(Kur'an-ı Kerim, Mâide Sûresi, 5/32. ayet meali).
Evet, yazının başlığında, Kur'an-ı Kerim'den aktardığımız ayet meali, insanlığın en temel ölçülerinden birini veriyor.
Hiç bir haklı ve makul sebep yokken; bir çocuğu, bir kadını, silahsız-savunmasız bir insanı, vehim derecesine varan korkuları yüzünden, 'çok korktukça daha fazla öldüren ve daha fazla öldürdükçe de daha fazla korkanlar', evet, bütün insanlığı öldürmüş, bütün insanlığın katili durumuna düşmüş oluyorlar. Bu ilahî ölçü, sadece Müslümanları değil, hangi din veya ideoloji mensubu olurlarsa olsunlar, herkesi içine almaktadır.
Ve bugün, denilebilir ki, Vietnam Savaşı sırasında Amerikan emperyalizminin sivil halk kitlelerine karşı işlediği korkunç cinayetlere, barbarlığa, dünyada gösterilen yoğun protesto gösterilerinden sonra, şimdi Gazze ve bütünüyle Filistin'de estirilen 'devlet terörü' rüzgârına karşı, ilk kez, bu çapta büyük protesto gösterileri ve dünya çapında sergilenen bir protesto dalgası, bütün dünyaya yayıldı.
Hatta, Sırp milislerince, Bosna'da, 1992-97 arasında 5 yıl boyunca, Avrupa'nın ortasında ve bütün dünyanın gözü önünde ve 200 binden fazla insanın sırf Müslüman oldukları için katledilişinden ayrı olarak; çocuk, kadın ve savunmasız yüzbinler de en alçakça zulüm ve ahlâksızlıkların işlendiği korkunç barbarlık sırasında bile, özellikle Avrupa ve Amerika'da hiçbir ciddi tepki sergilenmemişti. Herhalde, dünyaya bir 'değerler sistemi' olarak sundukları (West Civilisation)/Batı Medeniyetinin savunulması hakkı olarak gördüklerinden, sessiz kalmayı tercih etmişlerdi. Fransa Başkanı Mitterand, o zaman, 'Avrupa'da bir İslam Devleti'nin kurulmasına seyirci kalamayız.' diyordu açıkça.
Şimdi, Amerikan emperyalizmi öncülüğündeki bütün Avrupa Devletleri -İspanya istisnasıyla- Siyonist rejimin sergilediği barbarlığı, kendisini savunmasının en tabii hakkı olarak destekliyorlar.
Ama Amerika ve Avrupa rejimlerinin, devletlerinin resmî tavırları, o ülkelerdeki yüzbinler için inandırıcı gelmemeye başladı.
*
Son olarak, ortaya çıkan sahneler için ise, dehşet ve vahşeti anlatan hiç bir kelime bile yetmemektedir.
Çünkü 'ana karnındaki çocukların da öldürülmesi'ni bile teşvik eden bir anlayış sergileniyor, Siyonist Yahudilerce.
*
Birçok gerçek savaş sahnelerini bizzat görmüş veya filmini seyretmiş olabilirsiniz. Ama hamile hanımların karnındaki bebeklerin bile öldürülmesi kampanyasını görmüş-işitmiş olamazsınız.
Siyonist İsrail rejimi bunu da yaptı.
Korkunç ve canavarca bir sahne. Piyasaya ve askerlere sunulmuş ve üzerine 'örtülü bir hamile hanım' resmi çizilip, İbranice ve İngilizce olarak '1 vuruş, 2 ölüm.' (1 SHOT, 2 KILLS) yazıları bulunan tişörtlerde, öyle bir kadının öldürülmesinin ne kadar kazançlı olacağı zımnen anlatılmış. Çünkü 'Sadece anne değil, karnındaki yavru da öldürülecek.'
Kendilerini, 'Tanrı'ları tarafından 'en üstün insan' ve diğer bütün insanlara hükmetmek için yaratılmış sanmalarının neticesi olsa gerek, bu.
Evet, emsali az bulunacak, bir barbarlık.
*
Biz ise, Kitabullah'ın verdiği ölçüyü taa ebediyete kadar tekrarlayacağız: 'Kim bir cana, haksız yere kıyarsa, bütün insanlığı öldürmüş gibi olur.'
*
NOT: Bugün 22 Kasım. 1963 yılında, yani 60 yıl önce bugün, Amerikan Başkanı John F. Kennedy, hareket halindeki bir arabada giderken, Texas'ta, 150 metre kadar uzaktaki bir kitaplıkta gizlenen Lee Harley Oswald isimli bir keskin nişancının sıktığı ve enseden yediği bir mermiyle öldürülüyor ve Başkan Yard. Linden Johnson hemen, İncil'e el basarak ettiği yeminle, USA Başkanlığı'nı devralıyordu.
Yakalanan Oswald, sıkı emniyet tedbirleri arasındayken, kısa boylu 'Jack Ruby' isimli bir kişi, bir anda polislerin arasından sızıp Oswald'ı bir kurşunla öldürüyor ve bu cinayeti, Kennedy'nin öldürülmesinin derin acısıyla işlediğini söylüyordu. Dahası, Ruby, hapishanede 'zatürre' oluyor ve iki ay kadar sonra da 'öldüğü' (!) açıklanıyordu. 'Soğuk Savaş Amerikası'nın dondurucu derinliklerindeki esrarengiz bir suikast. 1863'de Amerika'da Kuzeylilerin zaferiyle sona eren 3 yıllık Kuzey- Güney İç Savaşı'nın hemen ardından, o dönemin Amerikan Başkanı Abraham Lincoln'ün öldürülmesinden tam 100 sene sonra.
'J.F.K' isimli bir filmde 'Kennedy Suikasti'ndeki 16 hassas nokta açıklanmadıkça gerçeğin anlaşılamayacağı ortaya konulmuş ve o 16 hassas nokta, -Başkan'lar tarafından açıklanmadığı takdirde- 'Devlet sırlarının 66 yıllık yayınlanma yasağı' yüzünden -artık sosyal bünyede büyük karışıklıklar olmayacağı düşüncesiyle- ancak 2029'da açıklanacak -Açıklayacaklarına söz veren hiçbir Başkan da açıklayamadı-.