Klişeyi tekrar edelim; Türkiye'de iktidar sorunu yoktur, muhalefet sorunu vardır!
Bir demokrasi için en kötüsü de budur.
Nitekim, iktidarı sandıkla değiştirebilirsiniz. Ancak muhalefeti değiştiremiyorsunuz.
Hele de Türkiye'de.
Çünkü muhalefetimiz sosyal ipuçlarını okuyamıyor. Seçmenin sandıktaki cevabını, 12 seçim kaybetmiş olmalarına rağmen, onay olarak algılıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu kaybettik demiyor da "kazanamadık" diyor. Arada felsefi tartışmalara kapı aralayacak bir nüans var sanırsınız. Varsa bile konumuz bu değil. Siyaset, sandıktan çıkan sonuca göre yapılıyor. Kazandınız mı kaybettiniz mi, arası yok yani. En fazla ana muhalefet, yavru muhalefet olursunuz.
Kılıçdaroğlu bu başarısızlık tablosunu başarı olarak görüyor. Buna kendini inandırdığı gibi CHP tabanını da inandırmaya çalışıyor.
Son bir haftada olanlara bakın; Meral Akşener'in cumhurbaşkanı adayı yapmaya çalıştığı Ekrem İmamoğlu, CHP'nin A takımıyla gizli bir Zoom toplantısı gerçekleştiriyor. İmamoğlu'nun yeni hedefi CHP'ye başkan olmak. Toplantı parti hiyerarşisine uygun şekilde tertip edilmemiş. Toplantıya İmamoğlu başkanlık ediyor. Herkes onun liderliğini kabul etmiş durumda. Parti Meclisi'nin toplanması, mahalle yönetimleriyle ilgili itirazlar ve bir olağanüstü kurultayın imkanlarının aranması başlıklarıyla ilgili herkes üzerine aldığı görevle ilgili İmamoğlu'na açıklama yapıyor.
Nereden bakarsanız bakın Kılıçdaroğlu aleyhine bir kalkışma var ortada. Hal böyle iken İmamoğlu "ne var bunda" pişkinliğinde. "Biz bu toplantılardan her gün yapıyoruz" diyor. Kılıçdaroğlu'na "sen bittin oğlum" mesajı gibi bir şey!
Kılıçdaroğlu ise sadece etik bulmadığını ifade etmekle yetiniyor. Ekrem'e karşı tek silahı, "aday dahi yapmam haa" demek. Bunun için de her fırsatta İmamoğlu'nu çok başarılı bulduğunu ve adaylarının yine o olacağını söylüyor.
Bu gizli toplantının yarattığı sarsıntı devam ederken CHP'de başka gizli toplantılar ifşa oldu. 14 Mayıs'ta Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalınca ve Kılıçdaroğlu Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile ittifak yapmıştı. Toplamı yüzde 1,5 olmayan partilere 40'a yakın vekillik, birer Cumhurbaşkanı yardımcılığı ve oylarına göre de bakanlık vadederek Cumhurbaşkanlığı adaylığını kabul ettiren Kılıçdaroğlu'nun Ümit Özdağ'a ne söz verdiği merak ediliyordu.
Özdağ açıkladı. Gizli bir protokolle içişleri dahi üç bakanlık ve MİT Başkanlığını sözü almış. "İkisinin namusuna emanet edilmiş" bir gizli protokol. Ne CHP yönetiminin ne masadaki ortakların ve bence en önemlisi ne de seçmenin haberinin olduğu bir gizli protokol.
Ortada öyle bir durum var ki kimse kimseyi etik davranmamakla, ihanet etmekle, kumpas kurmakla suçlayamaz. Çünkü herkes birbirinin kuyusunu kazıyor, birbiri arkasından dolap çeviriyor. Herkes çok rahat yalan söylüyor. Üstelik tüm bunlara rağmen acayip bir soğuk kanlılık var.
Genel başkanlar suskun, yerel seçimlerde belediye başkanlığı kapatır mıyız düşüncesiyle ihtiyatlı davranıyorlar. Meral Akşener ise İYİ Parti kongresinde bağırıp çağırıp rahatlamış gibi. "Namusa emanet edilmiş" gizli toplantı onu memnum bile etmiş olabilir. Ne de olsa eski 'ihanet' arkadaşı.
Ama tabii herkes de susmuyor.
Gelecek Partisi'nin Sözcüsü, "Görmek istediğimiz İçişleri Bakanlığı yerli Wilders modeli miydi? İyi ki kazanamamışız." deyivermiş. DEVA Partili Mustafa Yeneroğlu, "Güveni zor inşa edersiniz ama çok kolay harcarsınız. Bu kadar kolay harcanmamalıydı." dedi. İYİ Partili Bilge Yılmaz, Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığı elde etmek ve seçimleri kazanmak için kullandığı yöntemlerle yeteri kadar mücadele edemediği için özür diledi. Ümit Özdağ'a İçişleri Bakanlığı ve MİT Başkanlığının verildiği gizli toplantı hakkında bir açıklama dahi yapmadı. Yapamaz çünkü ittifak yerel seçimlerde de devam edecek ve en başından beri söylediğimiz şey; tüm bu ittifaklar denkleminde başrolde HDP ve CHP var. Diğer tüm partiler esas kız ve oğlan mutlu sona ulaşsın diye görev alan figüranlar.
Bu iş nereye varır?
'Değişim' ve 'yenilenme' taraftarları "parti içi demokrasi" klişesini kullanıp bu ihtilafı zevahiri kurtaracak bir noktaya getirirler bence.
Yani Kılıçdaroğlu'nun bir yere gittiği yok. Zira son kullanma tarihi daha gelmedi.