Önceki akşam mutfakta kızlarla kurabiye yapıyoruz, bir kulağım televizyonda.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konuşuyor.
İçerik dahil yine pek tatsız tuzsuz bir konuşma.
“Hükümet bu işi bilmiyor mu” diye soruyor sunucu.
Kılıçdaroğlu “Olay Çin’de çıktığı gün Sağlık Bakanı’na gelin şu işi Bakanlar Kurulunda bir değerlendirin, denmesi gerekirdi, niye denmedi bilmiyorum” diyor.
Kızıma elindeki kalıpla hamurdan fil kesmeyi gösterirken bir yandan da Kılıçdaroğlu’na cevap veriyorum. “En erken tedbir alan ülkelerin başında geliyor Türkiye. Avrupa’dan Amerika’dan yetkililer Türkiye’yi örnek gösterirken gerçeğe aykırı beyandan ne fayda umuyorsunuz ki”.
“Siz olsanız ne yapardınız” diye soruyor sunucu. Partisi en son 1950’de tek başına iktidar olan, aradan geçen 70 yılda halkın bir daha yönetimi teslim etmediği CHP liderine.
“Biz olsaydık maske stoku yapardık” diyor Kemal Bey, yokluk varmış gibi.
“İyi de” diyorum cevaben “ne ihtiyaçlar için dışarı çıktığımda ne de işlek bir kavşağı ve üç marketi birden gören evimin penceresinden baktığımda maskesiz kimseyi görmüyorum ben. Maske, eldiven, cepte cep boy kolonya, herkes full. Demek ki yokluk yok”.
Bu arada kızlar kestikleri fil kurabiyelere maske de takıyorlar. Şenlik şamata gırla...
“Bilim Kurulu’nda Türk Tabipler Birliği neden yok?” diye soruyor Kılıçdaroğlu.
“Bunu bilmeyecek ne var” diyorum “Sayın Başkan, TTB siyaset yapıyor ya ondandır”.
Gezi muhtırasından terörist seviciliğe, devlet düşmanlığından cezaevlerindekiler salıverilsin kampanyasına kadar CHP ile TTB’nin ne çok ortak yönü var, diye düşünürken “Biz zaten TTB ile çalışıyoruz” diyor Kemal Bey.
“Hah” diyorum “yanlış bilgi ve çarpıtmanın kaynağı anlaşıldı”.
Bu esnada reklamlar giriyor, “bu günler geçecek” temalı bir reklam dönüyor. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı okuyor yazılı metni, Adana’dan görüntüler eşliğinde. Aynı reklam, yayın boyu birkaç kuşakta daha tekrarlanıyor.
“Ne gereksiz iş” diye düşünüyorum, “acaba diğer kanallarda ve sair saatlerde de döndü mü bu reklam? Yoksa Kılıçdaroğlu yayınını desteklemek için sadece bu saate ve bu kanala mı verildi?”
Reklam dönüşü CHP belediyelerini övmeye başlıyor Kılıçdaroğlu.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Cumhurbaşkanlığı kabinesini aşağılıyor, yapılanları azımsıyor, iftira ediyor, haksızlık ediyor.
Nasıl bir denk gelişse artık Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’dan bahsediyor Kılıçdaroğlu.
Karalar’ın bin yataklı sahra hastanesi yaptığını öne sürerek “Bin yataklı... Bir belediye başkanının yaptığı devasa bir hastaneyi Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı yapamıyor ya! Becerisizlik bu kadar olur ya! Yüzlerine gözlerine ancak bu kadar bulaştırabilirler!” diye coştukça coşuyor.
Biz kurabiyeleri fırına veriyoruz.
Bu esnada Karalar’ın sahra hastanesi olduğunu iddia ettiği, Kılıçdaroğlu’nun abarttıkça abarttığı yerin hastane olmadığı, TÜYAP Adana Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi olduğu, hangarın fuardan kalan paravanlarla bölündüğü, hiçbir donanıma sahip olmadığı, sıhhi hiçbir hazırlığın olmadığı ortaya çıkıyor.
Hem de güncel fotoğraf ve videolarla!
Adana Valiliği de açıklama yapıyor: “Sağlık hizmeti sunumu açısından ilimizin herhangi bir ek yataklı veya yataksız tedavi hizmetine ihtiyacı bulunmamaktadır. Ayrıca anılan yerin fuar alanı olduğu, bu alanda 1000 yataklı bir hastanenin bulunmadığı ve olması gereken araç-gereç ve tıbbi donanımların bulunmaması sebebiyle söz konusu yerin hastane veya sağlık hizmetleri açısından uygun şartları hiçbir şekilde taşımadığı değerlendirilmiştir.”
Şu saat oldu CHP’den de Zeydan Karalar’dan çıt çıkmadı.
Kamuoyunu yanılttıkları için özür dilemediler.
CHP medyası da sessiz. İspatlayamayacakları için unutturmak istiyorlar.
Hülasa, Kılıçdaroğlu siciline bir “gerçeğe aykırı beyan” daha eklendi.
Kızlarla pişirdiğimiz kurabiye ise gerçekten nefisti.