CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kafası cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde hayli karışık.
Sürecin “Tayyip Erdoğan mı, Abdullah Gül mü?” denklemine kilitlendiğinden rahatsızlık duyduğunu belli ediyor. Ne belli etmesi, bunu açıkça ifade de ediyor.
Esas yapılması gerekenin, “Nasıl bir cumhurbaşkanı?” sorusuna cevap aramak olduğunu görmüş görmesine Kılıçdaroğlu; cevabı kendisi vermek yerine, görüş belirtmeyi ‘gazeteci arkadaşlarım’ dediği kişilere havale ediyor...
‘Arkadaşı’ olan gazeteciler ne yapsın? Onlar kendilerini CHP’nin ellerine bırakmışlar, Kemal Bey’den ‘mucize’ bekliyorlar... Onun da çaresiz olduğunu görünce ne kadar üzülmüştür CHP’li kalemler; tahmini hiç zor değil...
Türkiye gerçekten de cumhurbaşkanlığı konusunda Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan denklemine kilitlenmiş görünüyor. Seçimde iddialı olabilmesi için CHP’nin de yapması gereken, Gül ile Erdoğan’a benzeyen birini bulup aday göstermesi... Nitekim “Haşim Kılıç mı olsun?” ile başlayıp “Mansur Yavaş mı?” ile devam eden sorulardan murat edilen de bu arayış...
Cumhurbaşkanının halkın oyuyla seçildiği bir ortamda başka bir çare görünmüyor...
Oysa eskiden öyle miydi? Darbeler, muhtıralar, MGK kararları, ‘e-muhtıralar’, 367 formülleri ile milletvekillerinin iradesi sıfırlanıyor, ardından aday dikte edilmesine sıra geliyordu... Turlar uzayınca
Meclis’in tepesinde uçak uçurulduğu bile oldu.
Denklem bazen “Karacı mı, denizci mi olsun?” arasına sıkışıyor, Meclis ilkine direnip ikincisini tercih etmek zorunda kalıyordu...
28 Şubat’tan da “Orgeneral mi, Anayasa Mahkemesi başkanı mı?” denklemiyle çıkılmıştı...
CHP açısından mutlu, mesut, bahtiyar sonuçlara ulaşılan günlerdi o günler...
Genelkurmay’ın internet sitesine konulduğunda sahip çıktıkları ‘e-muhtıra’dır şimdiki denkleme yol açan...
Hükümet celâllenip muhtıraya karşı çıktı; denklemi kırmak için seçim tarihini erkene aldı ve istediği oy desteğini bulunca da halkoylamasına başvurup 12.’sinden itibaren cumhurbaşkanını halkın seçmesi esasını getirdi...
Hakem halk olunca denklem doğal olarak farklılaşıyor... Kılıçdaroğlu ‘aptalca’ dese de, bugün “Abdullah Gül mü olsun, Tayyip Erdoğan mı?” denklemi işliyor. CHP’nin denklemi bozmak için yapabileceği tek şey, Gül ile Erdoğan’a benzeyen bir isim bulup mahçup olmayacağı bir oy almaya çalışmak...
Klasik CHP’li bir adayla girilecek seçim, parti yönetimini yalnız mahçup etmekle kalmayabilir, şimdiden öngörülmesi zor başka sorunlar da çıkarabilir...
Adaylık için tercih hangi isim olursa olsun, cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında CHP’nin kendini yenileme ihtiyacı ortaya çıkabilir: MHP’yle daha yakınlaşabilir CHP, hatta ittifaktan öte bir gelişme bile yaşanabilir... Belirlenen adaydan huzursuzluk duyanlar, yerel seçimdeki sessizliklerini terk edip çok keskin bir tavır benimseyebilir, yönetim değişikliğini zorlayabilir... Başarılı olamazlarsa, kendilerine CHP-dışında bir yol bile seçebilirler...
CHP için halkın hakemliği pek hayırlı bir yöntem değil çünkü...
‘Arkadaş’ kabul eder mi, bilemem, ama davet çıkardığı medyadan biri olarak, ‘Nasıl bir cumhurbaşkanı?’ sorusunu tartıştırmanın hayrına olmayacağını Kemal Kılıçdaroğlu’na hatırlatmak isterim.
Her cevap başlarına iş açabilir...