Askerlikte güzel bir söz var: Karargâhta yapılan hata, cephelerde ortaya çıkar.
En başta alınan yanlış kararlar yüzünden ileride problemlerle boğuşursunuz.
6'lı masayı oluşturan muhalefet partileri daha en başta öyle hatalar yaptılar ki, bugün sazı sözü dinlenen bazıları, "6'lı masa Erdoğan'ın kazanması için çalışıyor" demeye başladı.
Siyasî akılla izah edilemeyecek o hataları ve arkadan gelen problemleri sayalım:
1. Seçimde en önemli hedef, kazanacak bir adayın tespiti olduğu halde, 6'lı masadakiler bir yıl boyunca "Geçiş Süreci Yol Haritasını ve Ortak Politikalar Metni"ni hazırlamakla vakit geçirdiler.
Seçmen sanki bunu çok merak ediyordu...
Adayın ismi hiç önemli değil zeminine kaydılar. Hatta Kılıçdaroğlu, "ha Ali olmuş ha Veli olmuş önemli değil" bile dedi.
Meydanlarda seçilmek için ter dökecek ismi en başta önemsizleştirdiler.
Ne demişti Muharrem İnce, "Kılıçdaroğlu 'gel bakalım Muharrem' dediğinde ben seçimi kaybetmiştim..."
2. Hırsları ve kibirleri, akıllarının önüne geçmiş iki siyasetçi, Davutoğlu ve Babacan, "Cumhurbaşkanı, bizlerin 6 imzası ile onay verdiği icraatları yapacak. Önemsiz işleri yapmasında bir sakınca yok" diye işin iyice cılkını çıkardılar.
AK Parti'nin trenden indirdiği iki siyasetçi de "Cumhurbaşkanı bizi dinleyecek" diyorlardı.
Pekiyi siz kimi dinleyeceksiniz?
"Vesayet hazırlığı", "sivil darbe", "Anayasaya aykırı", "Oligarşiye davet" tepkileri ayyuka çıkınca İYİ Parti dayanamadı. Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, "Altılı Masada böyle bir değerlendirme yapılmış değildir" açıklamasını yaptı.
3. En baştan itibaren Erdoğan'ı zorlayacak bir isim bulmak yerine 6'lı masa, CHP'nin tezgâhına gelerek Kılıçdaroğlu'nu aday yapmanın peşinde oldu.
Meral Akşener bunu istemediği için "iki belediye başkanı da olur" diye sahne aldı.
Kılıçdaroğlu inat etti. Dışarıdan dolanıp yabancı baskısını devreye soktu.
Akıl almaz biçimde ABD, İngiltere ve Almanya'ya gitti. Entipüften görüşmelerle ortaya tam bir fiyasko çıktı.
Hele yüzde 90'ı Amerikan karşıtı olan bir Türkiye'de, o Amerikalı ekonomistin danışman yapılması, siyaset sarhoşluğuydu.
Kılıçdaroğlu, seçim öncesindeki bu dış ziyaretler ile "iktidar için dışarıdan icazet arıyor" havası oluşturdu. Ondan sonra da hatasını, "biz icazet almaya gitmiyoruz" diye örtmeye kalktı...
Yanlış üstüne yanlış...
Akşener, Saraçhane tiyatrosu ile cevap verdi. İyice birbirlerine girdiler.
6'lı masa artık kavganın, güvensizliğin, patavatsızlığın masasıydı.
Kılıçdaroğlu dayatmaya devam etti. Bu defa da İstanbul'un sokaklarını
"Ey dünya... Sana rakip olmaya geliyorum. Başlıyoruz" afişleri ile donattı.
Sonra demek ki uzaklardan arayı girenler oldu, Kılıçdaroğlu ile Akşener baş başa bir yemekte bir araya geldiler.
4. Bu defa da işin aslı ortaya çıktı.
6'lı masa falan yoktu, 2'li masa vardı. Diğer 4'ü konu mankeni gibiydiler.
Bu fotoğraf; SP, DEVA, Gelecek ve DP için giderek büyüyen, "CHP'ye koltuk değneği oluyorlar, halkın vermediği iktidarı Kılıçdaroğlu'na teslim edecekler" tepkilerini çoğalttı.
Bu partilerin tabanları Erdoğan'ın seçilmesini istemiyorlardı ama bunun için Kılıçdaroğlu'na koltuk değneği mi olunacaktı?
5. En başta yapılan hatalardan biri de 6'lı masada HDP ile ilgili bir çizgi ortaya koyamadılar. Hem HDP'yle gizli saklı flörtleştiler, hem de onlara cüzamlı muamelesi yaptılar.
Ama en önemlisi milliyetçi vatansever büyük çoğunluğun damarına bastılar. CHP Genel merkezinde Türk Bayrakları kaldırılarak Kürdistan hayalini dillendirenlere tepki vermediler, veremediler...