Sevgili Kemal Abi..,
Diyorlar ki, bulmuşum senin gibi bir maden, bitmez tükenmez bir malzeme deposu, besleniyormuşum...
Güya işin kolayına kaçıyormuşum...
O eskidendi Kemal Abi..
Evet eskiden kolaydı!... Devirdiğin çamlar, kırdığın potlar, kırlangıç misali manevralarından az beslenmedik!..
Bu yazıyı vapurda yazıyorum Kemal Abi... Kadıköy’den bindim, karşıya, Mecidiyeköy Vapur İskelesi’ne gidiyordum!...
Çok güzel bir hava, martılar eşlik ediyordu bize... Sağımda Alaçatı, sahilde onlarca sörfçü var!...
Solumda Çamlıca Tepesi ve Kağıttepe!... İkiz kule gibi duruyorlar...
Nasıl olduysa bu ambiyans bana Karadeniz’in o hırçın dalgalarını seyretmeye doyamadığım Konyaaltı, Kaleiçi ve Lara Plajını hatırlattı!...
Tabi Antalya deyince de hemen yanındaki Şırnak’tan teleferikle Çanakkale Boğazını geçmenin ne kadar keyifli olduğu geldi aklıma!...
Bunca tabii güzellikleri hayal ederken insanın burnuna geliyor tabiatın kokusu...
İçimden ‘şimdi Malatya sahillerinde çay toplayıp, Rize’de ağacın dalından kayısı toplamak vardı!..’ dedim...
Derken açlık hissettim... Konya’nın meşhur iskender kebabının kokusu burnuma geldi... Diğer taraftan da ‘keşke şimdi Bursa’nın etli ekmeği olsa da yesem..’ diye düşündüm...
Pardon Kemal Abi, daldım gittim... Bunları yazarken Midilli Adası’na gelmişiz... Mecidiyeköy Vapur İskelesi’ne varmamıza yarım saat kaldı...
Ne diyordum Kemal Abi?..
Hah.., verdiğin paslarla gol atmak eskiden kolaydı... Zira adrese teslim paslar atıyordun o zamanlar...
Hatırlıyorsun değil mi Kemal Abi?..
“Aday değilim- Adayım..”, “Dersim’in gereğini yap- Dersimi aldım, gerek yok..”, “Genel af olur- Yok, yok.., olmaz..”, ” Türbanı ben çözerim-Ama anayasa kararı var..”, tadındaki tornistanları yazmak çok kolaydı!..
İstanbul’da 40 kuruşa ekmek satılırken, ‘ben gelirsem, ekmeği 40 kuruşa satacağım’ dediğinde, rahatlıkla bir makale çıkıyordu...
İzmirliler’e ‘Haliç’de yüzme sözü vermiştin.. Biz de ‘acaba Kemal Abi, İzmir-İstanbul günlük ‘yüzme seferleri’ mi başlatacak? diye başlayıp, patlatıyorduk komik bir yazı!
Lefter’i kaleci sanan..,
Yürüyen merdivenlere tersten binerek çağdaş Nasrettin Hoca görüntüsü veren bir adamdın!.. Güldürürken düşündürüyor, düşündürürken de güldürüyordun!...
‘Başbakan gibi, söz verip sözünün arkasında duran bir insan değiliz!..’ diyerek akılları karıştıran, ironi mi, gerçek mi acaba dedirtip beyin fırtınası yaşatan bir siyasetçiydin!...
Otomatiğe bağlamıştım.. Ve her konuşmandan rahatlıkla bir yazı konusu çıkartıyordum…
Dedim ya, eskiden kolaydı.. Ama artık zor Kemal Abi..
Dün Tarsus’daki konuşmandan sonra sadme-i nâgehana düçar oldum!..
Diyorsun ki;
“Yaptıklarını halka çok iyi anlatmalılar. Bakın Mersin Güneydoğu'nun incisi haline geldi. Gidin sahilde gezin bakalım, Güneydoğu'da böyle temiz sahili nerede bulacaksınız? Bulamazsanız!..”
‘Bulamazsınız..’ mı?!...
Tabii bulamazsınız!.. Güneydoğu'da sahil yok da ondan bulamazsın!..
Ayrıca Mersin, Ordu-Fatsa Havzası’nda yer alan minik bir Karadeniz kasabasıdır!..
Dondum kaldım Kemal Abi!… Benim gibi Türkiye coğrafyasını çok iyi tanıyan, ülkeyi adım adım gezmiş biri kilitlendi!..
Ama biraz düşündükten sonra kendime geldim.. Bu bir gaf olamazdı!.. Aslında mesaj açıktı..
Bu, çok kurnazca hazırlanmış bir CHP procesiydi!...
CHP’nin tek güçlü olduğu yer sahillerdi... CHP Güneydoğu'ya deniz getirerek sahil şehirleri oluşturacak ve hiç oy alamadığı yerlerden oy toplayacaktı!.. ( Sahil insanı doğuştan CHP’lidir netekim!)
Bir de, ‘CHP’nin hiç mi procesi yok?!..’ diyorlar... Alın size Güneydoğu'da sahil procesi..
‘Kanal İstanbul’muş!.. Hıh.., bundan daha çılgın proce mi olur?!...
Millete gaf diye yutturdun, ama ben yemem.. Biraz zor oldu ama sonunda proceni deşifre ettim..
Bu arada Mecidiyeköy Vapur İskelesine de geldik!..
Sana hayırlı işler, çılgın Kemal Abi!..