Kılıçdaroğlu yalan söylüyor, parasını CHP vekilleri ödüyor!
12 Ocak 2021 Salı
Kendi tarihine ve özüne yabancı bir siyasetçi olarak Kemal Kılıçdaroğlu yenemediği ve karşısında siyaset geliştiremediği rakibine bu kez “sözde Cumhurbaşkanı” diyerek varlık göstermeye çalıştı. Ettiği laf ne hukukla hakikatle örtüşüyor, ne haddine denk. Tastamam zavallıca.
Rakibi karşısında aciz ama CHP içinde astığı astık, kestiği kestik Kılıçdaroğlu’nun. Kendisini eleştiren kimseyi barındırmıyor partide. HDP’lileşen CHP’yi sorgulayanları bünyeye zararlı kabul ediyor.
“AK Parti’ye oy veren işçiye işçi değilsin, memura memur değilsin” diyor. “İktidar olduğumuz gün mallarına el koyacağız, hukuka uygunluk falan da aramıyoruz” diyen başkan yardımcılarıyla çalışıyor, “bizi desteklemeyen medyanın kapısına kilit vuracağız” diye masa yumrukluyor. Ama aynı anda da CHP’nin demokrat ve özgürlükçü bir parti olduğunu iddia edebiliyor.
Kılıçdaroğlu’nun Türkiye siyasi hayatına tek katkısı var.
Kaybettiği tazminat davalarının parasını, aday göstererek kendine borçlandırdığı CHP’li milletvekillerinin maaşlarından kesmek!
TBMM tarihinde bir ilktir, Meclis grubu olan bir partinin “hakaret fonu” kurması. Haraç-hakaret döner sistemi.
Buradaki diğer abukluk da şu.
Milletin oyuyla seçilen, anayasaya göre yetkilendirilen ve Türkiye’ye hizmet etmek için durmaksızın çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “sözde cumhurbaşkanı” derken bunun siyasi ve hukuki bir bedeli olacağını biliyor elbette CHP Başkanı.
Ama mahkum edildiği tazminat paralarını yine milletin oyuyla seçilip Meclis’e gönderilen milletvekillerine ödetiyor.
Milletin iradesine, devletin en yüce makamına yine milletin iradesini temsil eden vekilleri kullanarak hakaret ediyor yani.
Görünen o ki muhalefet bloğu yalanla kariyer yapan böyle bir ismin etrafında toplanmayı, CHP ise böyle düşük bir başkanla devam etmeyi kendine layık buluyor. Ama Türkiye böyle bir profili hiç hak etmiyor.
SÖZDE DERSİMLİ KILIÇDAROĞLU!
Başka bir sebeple video arşivime bakarken 2014 Kasım tarihli İnce Fikir düştü önüme. İnce Fikir’i 2014 Eylül’ünden beri kıymetli arkadaşım Özlem Zengin ile birlikte yapıyoruz Ülke TV’de. Bazen gündemi, bazen gündeme gelmesi gereken mevzuları konuşuyoruz değerli konuklarımızla.
Bahsettiğim bölümde Dersim katliamını ve ailelerinden alınıp subaylara pay edilen Dersimli kızların kayıp hayatlarını konuşuyoruz. Eşiyle beraber sözlü tarih çalışması yapan Nezahat Gündoğdu yaşananları detaylarıyla anlatıyor.
Öyle acı ki anlatılanlar…
1937-38 yıllarında Dersim’e “Tunç eli harekatı” adıyla yapılan askeri müdahalede resmi rakamlara göre 13 bine yakın insan ölüyor, 15 bine yakın Dersimli ülkenin dört bir yanına sürgün ediliyor. Katliamdan bir şekilde sağ kurtulan ancak anne babalarının akrabalarının, kucaklarından sökülerek alınan ya da anne babasız kalmış çocuklar ise savaş ganimeti gibi pay ediliyor.
Kız çocuklarından güzel ve sağlıklı olanlar subaylara ve eşraftan insanlara “besleme” olarak veriliyor. Zayıf, çirkin ya da hasta olanların ise kara trenlere bindirilerek her istasyonda üçer beşer indirilerek o illerde bir bilinmezliğe mahkum ediliyor.
Anlatılanları okuduklarımı gözden geçirirken düşünmeden edemiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2011 yılında Başbakan sıfatıyla yaşananlardan dolayı üzüntüsünü ve özrünü dile getirmesine rağmen Dersimli bir CHP Genel Başkanı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun katliama ve kaybedilen çocuklara dair neden siyaset geliştirmediğini, Kürt ve Alevi kimlikleri dolayısıyla CHP zulmüne maruz kalan insanlardan neden özür dilemediğini merak ediyorum.
Kılıçdaroğlu bu açıdan ilginç bir profil. CHP’yi yakından içerden takip edenler Baykal sonrasında parti teşkilatını etnik-mezhebi siyasete boğduğunu söylerler. Lakin hem CHP eliyle katledilip sürülmüş Dersimlilerin bir ferdi, hem katliam emri verip uygulayan siyasi partinin –halihazırda- başı olarak helalleşilmemiş bu utanç ve vebal dolu alana uğramıyor bile.
Üstelik 1938’de yaşananlarla ilgili dönemin sorumlularından İhsan Sabri Çağlayangil ile yüz yüze görüşüyor Kemal Kılıçdaroğlu. Dersimlilerin sıkıştıkları mağaralarda gazla nasıl zehirlendiklerini, sürgün edildiklerini, kızlarına neler yapıldığını biliyor.
Ama dert edinmiyor, susuyor. İnönü’nün torunu CHP milletvekili Gülsüm Bilgehan üç-beş yıl önce “Tunceliler bu sayede eğitildiler, görgü edindiler” dediğinde bile itiraz etmedi Kılıçdaroğlu. Bir CHP’li olarak üzüntü bildirmedi, özür dilemedi.
Sözde Dersimli bir CHP’li olarak girdiği bütün seçimleri kaybederek devam ettiriyor siyasi hayatını.
Dersim katliamı üzerine daha detaylı bilgi almak isteyenler için yazı ve röportaj linklerine şuradan ulaşabilirsiniz: