CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gazetecilerle bir basın toplantısı yapmış ve bana saydırmış. 5 senede 6 tane seçim hezimeti yaşayan yeteneksiz ve başarısız politikacı Kılıçdaroğlu kendi feci durumunu kamufle etmek için bana saldırma yolunu seçerek beni güldürdü. Ben Kılıçdaroğlu’nun ilanihaye CHP Genel Başkanı kalmasını isterim ki, her zaman seçimleri desteklediğim siyasi parti kazansın.
AK Parti Kılıçdaroğlu’ndan daha beceriksiz muhalefet lideri daha bulamaz. Bu cesareti nerden bulduğumu soruyor Kılıçdaroğlu. Arkamda önce Allah, sonra da milletin çoğunluğu var Kılıçdaroğlu, başka kimse yok. Bugüne kadar arşivime bakın Kılıçdaroğlu’nu konu almış çok az yazımı bulursunuz. Çünkü FETÖ yapımı kaset komplosuyla partisinde iktidara getirilmiş yapay bir lider olan bu şahsı ben yazı konusu yapmayı bile eziyet sayarım. CHP seçmeninin çoğunluğu da Kılıçdaroğlu’nu lider görmüyor ama kerhen oy veriyor.
Öte yandan CHP’nin yüzde 25’lik Atatürkçü tabanı benim başımın üstündedir. Atatürkçü bürokratların ve yargı mensuplarının Türkiye için ne kadar önemli olduğunu son 2 yıl içinde gördük. Anti-Kemalizmin ve Atatürk karşıtlığının modası çoktan geçti. Fethullahçı teröristlere karşı devlet içinde Atatürkçüsü, ülkücüsü, solcusu muhafazakarı hep beraber mücadele ediyor.
Nitekim Atatürkçü bürokratlar ve yargı mensupları da hem FETÖ’ye ruhunu teslim etmiş Kılıçdaroğlu’ndan hem de Cumhuriyet gibi Atatürkçü bir gazeteyi FETÖ-PKK ortak yayın organına döndüren Can Dündar’dan nefret ediyorlar. CHP ve Cumhuriyet’ten Atatürkçülerin tasfiye edilmesini de bir Fethullah projesi olarak görüyorlar. Bence de haklılar ama şunu bilmeliler ki gerçek Atatürkçü olan her yurttaşımız Yeni Türkiye’de istediği makama ve konuma gelebilecektir. Aynı şekilde ülkücü kardeşlerimiz için de bu dediğim geçerlidir. Kürt ve Alevi yurttaşlarımız da bu ülkenin birinci sınıf yurttaşıdır.
Ben muhafazakar düşünen ve yaşayan Sünni bir Müslümanım ve Türk’üm. Hem yaşam tarzımla, hem de İslami ve milli kimliğimle gurur duyuyorum ama seküler yaşayan yurttaşların özgürlüğü için kellemi ortaya atarım. Aynı şekilde Kürtler, Aleviler ve gayrimüslim yurttaşlarımızın özgürlüğü içinde kellemi ortaya atarım. Ben muhafazakar olduğum kadar da demokratım. Fakat asla taviz vermeyeceğim konu FETÖ ile olan mücadelemdir. FETÖ tüm Türk tarihi boyunca görülmüş en tehlikeli ve en hain örgüttür. Bu iğrenç örgüt göçertilinceye kadar mücadele etmek benim boynumun borcudur. Kellemi veririm ama FETÖ ile mücadele etmekten taviz vermem.
İşte bakın sevdiğim bir insan olan Murat Ülker büyük bir hata yapmış ve üniversitesini FETÖ yardakçısı bir şaklabana teslim etmişti. Haliyle ortalığı ayağa kaldırdım ve Murat Ülker’i eleştirdim. Sonrasında tüm Müslümanlar ayağa kalktı ve Murat Ülker hatasından döndü. Kimse ile kişisel meselem yok. Bravo Murat Ülker.
Aynı şey tüm üniversiteler için geçerlidir. Ben YÖK Başkanı Yekta Saraç’ı da o süreçte eleştirdim ve hala da eleştiriyorum. Yekta Saraç isteseydi çoktan Şehir Üniversitesi’ndeki FETÖ rezaletini engelleyebilirdi. Bugünkü kanunlar çerçevesinde YÖK Başkanı çok büyük bir iktidara sahip. Yekta Saraç FETÖ ile mücadele noktasında bugüne kadar sınıfta kaldı. Hele son çıkan yönetmelikle beraber Yekta Saraç’ın hukuken 17 FETÖ üniversitesine birden el koyma hakkı var. Saraç maalesef İpek Üniversitesi gibi FETÖ üniversitelerinin yeni bölümler açmasını sağladı. Bu arada çıkan son yönetmelikten asla diğer vakıf üniversiteleri rahatsız olmasın. Vakıf Üniversiteleri Birliği adlı oluşum maalesef FETÖ tuzağına düşüyor. FETÖ cepheyi genişletmeye çalışıyor. 17 FETÖ üniversitesi hariç hiçbir vakıf üniversitemize dokunulmayacaktır. AK Parti muhalifi rektörlere sahip üniversitelerimiz olması gayet doğaldır. Akademik özgürlük çok önemlidir ve hukuksal güvence altındadır. Fakat elbette hiçbir medeni ülkede terör örgütlerinin üniversite sahibi olmasına izin verilmez. ABD’de El Kaide’nin ya da Pablo Escobar’ın nasıl üniversitesi olamaz ise Türkiye’de de FETÖ’nün olamaz. Bu 17 yasadışı FETÖ üniversitesinin yeniden yasal çerçeveye sokulması hukukun bir gereğidir.