CHP'nin seçim yenilgisini, sağa yaklaşma taktiğine bağlayanlar var.
İşte o "helalleşme" söylemi falan... Sonra, AK Parti'den kopanların oy getireceği falan...
Bizim eski mahallenin kalemşorlarının, "Kılıçdaroğlu, ilk defa büyük kucaklaşmayı sağlıyor" gibisinden üfürmeleri falan...
İnanmadıkları halde Kılıçdaroğlu'ndan bir "demokrat, nazik, saygılı, dürüst lider" imâl etme gayretleri...
Hepsi aslında Erdoğan kin ve nefreti ile kibirlerini konuşturma zavallılığı idi.
Samimiyetsiz ve riyakârdılar...
İsimlerini vermediğim bu kendini İslamî camianın kanaat önderi, akil adamı zanneden zevat, samimi olsalardı Kılıçdaroğlu'na tek bir soru sorarlardı.
Necip Fazıl Kısakürek ile de helâlleşecek misiniz?
Neden Necip Fazıl Kısakürek?
Çünkü ismi lâzım değil zevat, yıllarca Necip Fazıl'ın bayraktarlığını yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çokbilmiş pozları ile saldırırken, Erdoğan'ın Necip Fazıl'ı, bir Cumhurbaşkanı olarak sahiplenmesini hep görmezden geldiler.
Hakkı teslim etmek adına, bir defa, hiç olmazsa bir defa, "Cumhurbaşkanı olarak Üstad'a sahiplenmesi çok önemli, bu konuda Sayın Erdoğan'ı takdir etmek gerekir" diye bir değerlendirmeleri oldu mu?
Asla.
Onlar Erdoğan'ı takdir etmez, Erdoğan onları takdir etmeli!
Kılıçdaroğlu, Necip Fazıl'dan asla helâllik isteyemez. Çünkü kendini, CHP zihniyetini inkâr etmiş olur.
Sebebini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadeleri ile izah edeyim:
"Şairlerin sultanı, milletin duygu sancağı üstat Necip Fazıl Kısakürek'i rahmetle, minnetle, özlemle yad ediyorum.
"Üstat Necip Fazıl, Cumhuriyet tarihimizin en sancılı dönemlerine şahitlik etmiş bir insandı. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e intikal eden kuşak içinde üstat, devletin, milletin, fertlerin yaşadığı tüm ıstırapları bizzat görmüştü. Çağdaşı pek çok şair ve yazarın aksine üstadımız kültürel hegemonyaya teslim olmak yerine kalemi ve kelamıyla direnmeyi seçti. Köklü mirasımızın yok sayıldığı, şanlı mazimizle köprülerin atıldığı bir zamanda şiirleri, makaleleri, kitapları, piyesleri ve hitabetiyle 'Durun kalabalıklar' dedi.
"Ahlak ve Allah demenin yasak olduğu yıllarda mücadelesiyle milletimizin ruh köküne sahip çıktı. Çağını yakalayan üstat, köklerimizi bizi biz yapan hasletleri işte bu çağa nakşetmenin derdindeydi.
"Sinesinden çıktığımız milletimizi, karşılıksız sevmeyi biz ondan öğrendik. Zalimlere karşı dik durmayı, hakkı haykırmayı, adaletin temsilcisi olmayı biz ondan öğrendik. Ayrım yapmadan mazlumların elinden tutmayı, ezilenlerin dostu olmayı biz ondan, onun eserlerinden öğrendik. Üstadın Türkiye sevdasını, büyük ve güçlü Türkiye idealini siyasetimizin merkezine, biz onun tavsiyeleriyle yerleştirdik.
"Merhum Necip Fazıl, CHP ideolojisini milletin ruh kökünü kurutmayı amaçlayan marazi bir yapı olarak görmüştü. Biz de mücadelemizin odak noktasına CHP zihniyetini koyduk. Tüm siyasi hayatımız boyunca CHP ideolojisinin millet varlığımızda açtığı tahribatın izlerini silmek için çalıştık. Tek parti faşizmi tarafından ülkemize giydirilen deli gömleğini parçalamak için çetin bir mücadele yürüttük.
"Eğer bir Ayasofya davamız varsa Ayasofya davamızı biz yine Üstat Necip Fazıl'dan öğrendik. Ayasofya'yı da Allah'ın izniyle açtık.
"Ayasofya'yı 86 yıl sonra Ezan-ı Muhammedilerle buluşturduk.
Rabbime, Türkiye'nin bağımsızlığının sembolü olan Ayasofya'yı tekrar asli kimliğine kavuşturmayı nasip ettiği için hamd ediyorum. Bu mübarek mabedin kubbelerinden Kur'an sesleri, ezan sesleri eksik olmasın diyorum..."
Kılıçdaroğlu'nu savunanlar, bundan böyle Necip Fazıl'ın ismini ağızlarına almasınlar.