Batıcı ayaklanmanın 3. yılı...
Kökü bin yıldır Anadolu topraklarını karış karış saran ulu çınarın gölgesini tekrar enselerinde hissetmeye başlayan Batı ve Batıcılar'ın, Anadolu'nun sinesine bir hançer gibi sapladıkları köksüz ağaçlarını korumak için başıboş it sürüsü gibi sokaklara dökülmelerinin üzerinden 3 yıl geçti.
Yolları kestiler, işgal ettiler, saldırdılar, yaktılar, yıktılar, yağmaladılar... Neticede istedikleri "hayvanî devrimi" gerçekleştiremediler ama hakları olan cezalardan da kurtuldular. Yargıdaki ağabey ve ablalar sağolsun! Yol kesmek, işgal etmek, yakmak, yıkmak, yağmalamak marifetiyle mevcut iktidarı devirmenin yasal zemini oluşturuldu...
Batıcı ayaklanma fayda vermeyince, hep saman altından işlerini yürüten Fethullahçı Terör Örgütü piyasaya sürüldü. Ayaklanmayla yıprandığı düşünülen hükûmete yargı yoluyla son darbeyi vurmaya çalıştılar ama nafile; hükûmet çökeceğine, 40 yıllık bir projenin ürünü olan FETÖ çöktü!
Ayaklanma, FETÖ ve bunlara nispeten ufak tefek operasyonlarda başarısız olan Batı köksüz ağacını korumak için eski silâhını devreye soktu: PKK! Haziran genel seçimlerinde siyasî kanadı Halkların Demokratik Partisi (HDP) tüm Batıcılar tarafından desteklenmiş, parti üzerinden bir sivil toplum örgütü imajı oluşturmayı başaran PKK meşrulaşmaya başlamıştı ki emir demiri kesti! Azgın teke Cemal amcalarının dağ bayır gezerek gazladığı "dağda yere sigara izmariti atmayan gerillalar" şehre indi, hendek kazdı, 'özyönetim' ilan etti! Bu arada HDP'li belediyeler de boş durmamış asfaltma, yol bakımı adı altında yollara bomba döşenmesine imkân sağlamışlar... Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dirayeti PKK yoluyla Erdoğan'ı indirme girişimini de akâmete uğrattı. PKK, eline tutuşturulan o eteği giymeyecekti!..
CHP'ye kaset yoluyla atanan Kemal Kılıçdaroğlu'nun son zamanlarda üst üste kan dökmeye yönelik açıklamaları, yine CHP'nin üst düzey yöneticilerinden TBMM Grup Başkanvekili Engin Altay'ın canlı yayında fütursuzca, "Türkiye'de laiklik öyle mitingle korunacak diye bir şey yok, gerekirse olur. Laikliği korumak için gerekirse kan da dökülür" demesi de gösteriyor ki Batı en eskiye dönüş yaptı; umut Kılıçdaroğlu!
CHP'den art arda yapılan "gerekirse kan dökeriz" ifâdeleri yabana atılacak, "boşver, ne dediklerini bilmiyorlar" denilecek türden açıklamalar değil. CHP'nin kanlı geçmişi Batı'ya güven verirken Müslümanları takkelerini önüne alıp düşündürtmeli. Batı'nın PKK üzerinden iç savaş çıkartıp Anadolu'yu işgal planı çöktüğüne göre ve Batı'nın işgalden vazgeçmeyeceğine göre...
CHP'nin en üst seviyesinden yapılan "gerekirse kan dökeriz" açıklamalarına karşı devlet ve hükûmet ümit ediyorum gerekli tedbirleri alıyordur. Son Millî Güvenlik toplantısında, CHP'nin iç savaş çıkarmaya yönelik "gerekirse kan dökeriz" tehdidi gündeme alındı mı bilmiyorum. Önümüzde HDP pratiği varken CHP ile ilgili olarak bazı tedbirler alınabilir. Meselâ CHP'li belediyelerin yol çalışması ve asfaltma adı altında ne yaptıkları denetlenmeli. HDP'li belediyelerin marifetleri ortada. CHP teşkilâtları ve CHP'ye destek veren vâkıf, dernek vb. sivil toplum kuruluşları mercek altına alınıp silâh depolayıp depolamadıkları kontrol edilmeli. Yaz geliyor, CHP'nin açacağı gençlik yaz kampları sıkı kontrol altına alınmalı. Bu kamplarda yıkıcı, bölücü ideolojik ve askerî eğitim verilip verilmediği saptanmalı... Devletin HDP pratiği üzerinden CHP'ye karşı daha hazırlıklı olacağından eminim. Allah yardımcıları olsun.
Yazımı, S. Bilgehan Eren'in Paspartu adlı eserini okurken dikkatimi çeken bir iktibasla bitiriyorum. Eren'in, 2009 senesinde Türkçe'ye çevrilen ABD'li strateji uzmanı George Friedman'ın "Gelecek 100 yıl -21. Yüzyıl İçin Öngörüler" adlı kitabından alıntıladığı şu satırlar niçin kan dökülmek istendiğinin de habercisi:
"Amerika Birleşik Devletleri bölgesel hegemonyalardan korkmaktadır. ABD yalnızca bölgesel rakipler değil küresel rakipler de istemez. ABD bir dönem sonra Türkiye'ye bu açıdan bakmaya başlayacaktır. 2020'li yıllarda ABD-Türkiye ilişkileri gitgide artan bir şekilde huzursuzluk yaratıcı bir boyutta dönüşecektir. Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye algılaması belirgin bir şekilde değişecektir. 2030'lu yıllarda ABD Türkiye'yi bölgesel çıkarları için bir tehdit olarak görecektir. Buna ek olarak, Türkiye'de ideolojik bir değişim olabilir. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından beri seküler bir yapı içinde olan Türkiye dine karşı daha esnek bir yaklaşım içinde olacaktır. Amerikan karşıtlığı sürecinde Türkiye İslâm dünyasına biraz daha yakınlaşacaktır ve bir İslâm süper devleti oluşturma girişiminde olacaktır. Bu, bölgedeki Müslümanları Türkiye'nin genişlemesine karşı daha hoşgörü içinde olmaya itecektir. Sonuç olarak, Amerika Birleşik Devletleri potansiyel bir İslâm devleti olarak gördükleri Türkiye'ye karşı tavır içinde olacaktır. Bu dönemden sonra ABD, Türkiye'nin gücüne karşı önlem politikaları yürütecektir." (2009 Pegasus)