Herkes hayretle Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığıyla beraber CHP'nin geçirdiği değişimi izliyor. Siyasi kabiliyetleriyle değil darbe ile partinin başına getirilmiş bir ismin nasıl olup da yüzyıllık partiyi bu denli değiştirebildiğine kimse akıl erdiremiyor.
Kılıçdaroğlu'nun partiyi taşıdığı çizginin milliyetçi Kemalizm ile uyumsuzluğuna "taktik bunlar" yorumu yapılıyor. Yani CHP yönetimi tabanına, "Siz aldırmayın CHP'nin FETÖ, PKK, İP, HDP ve SP ile ittifak, işbirliği, dirsek teması, dayanışma içinde olduğu yorumlarına. Bunlar konjonktürün mecbur bıraktığı taktik adımlar" diyor. Seçmenini bu algıya inandırabildiği için de alabildiğine rahat hareket ediyor.
Seçim başarısızlığının yol açtığı nihilizm ve şizofrenik tepkiler de Kılıçdaroğlu'nu koltuğundan edemiyor.
Fakat Deniz Baykal sonrası CHP'de meydana gelen değişim, Kılıçdaroğlu ve çevresi için hiç de taktik tercihler değil. Bilakis parti kadrolarındaki ve ideolojisindeki değişim, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ideolojik duruşuyla oldukça uyumlu. O ideolojik duruş, Kemalizmle meşrulaştırılan katliamların en acısını yaşayan mezhebi kimliğin sömürüsünden güç alıyor.
Yani öyle sanıldığı gibi sadece AK Parti karşıtlığı ile şekillenen konjonktürel bir muhalefet bloku yok. Son derece sistemli şekilde icra edilen ve giderek Türkiye'nin alışıldık siyasi-sosyolojik hatlarını hem daha keskinleştiren hem de bunlara yenilerini ekleyen bir sürecin içinden geçiyoruz. Marjları merkeze toplayan değil merkezi marjinalleştiren ve dolayısıyla siyaseti dışarıdan etki ve müdahaleye açık hale getiren bir proje...
***
Kemal Kılıçdaroğlu'nun yakın tarihe, Dersim Kürtlerinin başına gelenlere merakı var. Bir röportajında İhsan Sabri Çağlayangil ile görüşmesini anlatıyor. O görüşmede, harekat planı Trabzon'daki Atatürk Evi'nin duvarında asılı olan Dersim katliamının ayrıntılarını anlatıyor Çağlayangil: "Neticeyi söylüyorum. Bunlar kabul etmediler, mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti."
Kürtlerin ekseriyeti oluşturduğu diğer illerde vekil çıkaramazken Dersim, CHP'nin kalesi oldu. Nasıl ki Kürt etnik kimliği üzerinden PKK politik bir taban kazanmayı amaçladı, Alevi kimliği üzerinden de DHKP-C gibi sol örgütler eleman devşirdi.
Kemalist ideoloji, hükümet giremiyor diye katlettikleri Alevilerden geriye kalanları, Türkiye'nin çoğunluğunu oluşturan dindar Sünnilere karşı laiklikle kendi yanında tuttu.
Bu rehin alınmış kimlik, yıllarca takiyye yaptı. Kılıçdaroğlu aslında bugün Kemalistlerden de intikam alıyor...
***
CHP zaten hiçbir zaman sosyal demokrat olmadı. "Atatürk mü, 'Milli Şef' mi?" çatışması askeriye içinde cuntacılık bile başlattı. Atatürkçülük kurucu ideoloji mertebesine çıkarıldı, CHP de bu ideolojinin muhafızı oldu. Kurucu elit kadroların Batıcılıkla beslenen İslam karşıtlığı, bugün etnik ve mezhebi kimlik siyasetiyle birleşerek CHP'yi çok daha farklı bir yere sürüklüyor.
"CHP'nin oy kazanmasından ve başarısından başka ölçütler de devreye girmiş durumda. Kişisel, şahsi ölçütler ve keyfilik ne yazık ki maliyetsiz değildir" diyerek itiraz edenler, "Temiz siyaset istiyoruz" diyerek Kılıçdaroğlu'na karşı "iadeli taahhütlü yürüyüşe" geçenler, "Ağrı dağı kadar yanlış var" diyenler, tek adamlık imasında bulunanlar ne yazık ki bu tehlikenin farkında değiller. CHP'nin Türkiye'ye muhalif bir partiye dönüşmesine değil itirazları. İstediklerini alamadılar, ona itirazları.
Olan bitenin Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren yönünün belki Deniz Baykal farkında. Ama o da en son "CHP HDP'lileşiyor" deyip sustu.