1993`te kurulan DYP-SHP hükümetinin SHP`li Adalet Bakanları Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay’dı. Moğultay, 27 Temmuz 1994 ile 5 Ekim 1995 yılları arasında Adalet Bakanlığı yaptı.
Bugün “adalet” için yürüyen CHP’nin samimiyetine ben hiç inanmadım, inanmıyorum. Çünkü CHP zihniyeti demokrasi diyorsa kendisi içindir, adalet diyorsa kendisi içindir, düşünce hürriyeti diyorsa kendisi içindir.
CHP zihniyetinde samimiyet değil, istismar vardır. Başörtüsü zulmünde susan CHP, sıra oy avcılığına geldiğinde çarşafa rozet takar…
CHP zihniyetinin değişmediğine inandığım için “adalet” yürüyüşünün de adalet için yapılmadığına inanıyorum.
Bu değerlendirmemin en çarpıcı örneği Mehmet Moğultay’dır.
22 Ağustos 1995’te dönemin SHP'li Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, partisinin İstanbul İl Kongresi'nde aynen şu konuşmayı yapmıştır. (Videosundan izleyebilirsiniz.)
“Seyfi Oktay zamanında 2 bin civarında hâkim alındı, benim zamanımda bin civarında hâkim alındı. 3 bin hâkim alındı. 10 yıldır, 20 yıldır, 30 yıldır hükümetten uzaksınız. Yapılacak en akıllı şey, kendi iktidarında örgütleneceksin, kadrolaşacaksın ve bu kadrolar günün birinde gelecek, büyüyecek ve senin yolunu açacak. Yaptığım suçsa ben bu suçu işlemeye devam edeceğim. Bu makamı da terk etmeyeceğim."
Moğultay, 8 Eylül 2010’da Vatan gazetesine verdiği beyanatta, sözlerini inkâr etmemiş ve şöyle söylemişti:
“1995 İstanbul Kongresi'nde ‘Ben CHP'lileri işe almayacağım da MHP'lileri mi alacağım?’ demiştim.”
Yargının siyasallaştığına, bir kadrolaşma ile CHP zihniyeti tarafından ele geçirilmek istendiğine dair bundan daha açık belge olabilir mi? Bugün “adalet” diye yollara dökülenler neden Moğultay’dan bahsetmiyorlar?
Bu iki eski bakan, dönemlerinde mezhepçilik ve bölgecilik yapmakla da eleştirilmişti.
Kılıçdaroğlu, Moğultay’dan hep övgü ile söz etmiş; "Görüşlerine çok saygı duyduğum değerli bir hukukçudur" demiştir. Moğultay da Vatan’a verdiği beyanatta CHP Genel Başkanı için “Kılıçdaroğlu 2011 seçimlerinde CHP'yi iktidara taşıyacak yegâne güçtür.” kehanetinde bulunmuştu.
CHP’nin “adalet” yürüyüşünü allayıp pullayanlar üçe ayrılıyor.
Birinciler, Sözcü gazetesi gibi geleceğini Kılıçdaroğlu’na ve CHP’nin iktidar olmasına bağlı görüp algı operasyonunda başrolde oynayanlar.
İkinciler malum medya dediğimiz ve Gezi olaylarında yapılamayanın bu yürüyüş ile başarılabileceğine inanan medya baronları. Sinmiş gibi görünen ama çıkmadık canda umut vardır diyerek “bu yürüyüşte bir şekilde bir şeyler olur da Erdoğan’ın ayağı çelmelenir” diye düşünüyorlar. CHP’ye göz kırpmaya devam ediyorlar.
Üçüncüler ise “siz ne ara böyle oldunuz?” diyeceğim sair zevat… ‘Hayır’ için umutlar besleyip, ‘Evet’ çıkınca bir türlü toparlanamayanlar… Zihniyet itibariyle ile başka mahalleye taşındılar ama ceketlerini almak istemiyorlar. CHP’nin adaletten ne anladığını en az bizim kadar bilmelerine rağmen CHP yürüyüşünün adalet için olduğuna hala bizi inandırmaya çalışıyorlar. Tamam, Erdoğan’la bir meseleleri var, unutulduklarını, itibarsızlaştırıldıklarını, çok değerli fikirlerinden Cumhurbaşkanının istifade etmediğine öfkeleniyorlar ama Erdoğan’a kızarak, milletin geleceğini karartmak isteyenlere nasıl samimiyet urbası giydirmeye kalkabilirler?
Benim teklifim şu: Masa başından CHP yürüyüşüne adalet güzellemeleri yapmak bir erdem değil. Sözünüzün eri olunuz. Sözcü’nün yazarları, malum medyanın malum akıl daneleri ile Kılıçdaroğlu’nun yanına dizilin, hatta kol kola girin, elinize birer “adalet” pankartı da alın birlikte yürüyün.
Hiç olmazsa Kartal-Maltepe arasında bir fotoğraf verin…