Bence değişik bir hazırlık var. Yoksa Kılıçdaroğlu, 85 yıl önce Kur’an’ın İstanbul Yerebatan Camii'nde ilk defa rast makamında şarkı gibi okunmasını durup dururken neden “Cumhuriyet’in kazanımı olarak” hatırlatsın? Neden “Halkın kendi dilinden, vatandaşın anlayacağı dilden ilk Türkçe Kur’an 1932’de okundu” diyerek övünsün?
Bu olay ve ardından ezanın 18 yıl Türkçe okunması, CHP’yi bitiren, Türkiye’nin en önemli siyasî kırılma noktasıdır. Kur’an ve ezan konusundaki duruşundan sonra CHP bir daha belini doğrultamadı. Seçmen oyu ile iktidara gelemedi.
Kılıçdaroğlu bunu bildiği halde 85 yıl öncesine giderek, CHP zihniyetini neden hortlatıyor?
Dindar kitleye sıcak mesajlar veren, Saadet Partisi ve Meral Akşener’in kuracağı parti ile ‘Hayır’ bloğunu tahkim etmek isteyen Kılıçdaroğlu, ne oldu da hem Saadet Partisi’ni hem de Akşener yapılanmasını ürkütecek, öfkelendirecek tek parti uygulamalarına “Cumhuriyetin kazanımı” diye atıf yapıyor? ‘Hayır’ dayanışmasını dinamitleyen bu “Türkçe Kur’an” hatırlatması nereden çıktı? (Saadet Partisi’nin ve M. Akşener’in sessizliği de dikkat çekici…)
Bunun bir tek izahı var; CHP, ‘Hayır’ bloğunu terk ettiğini ve seçimle iktidar olmaktan ümidini kestiğini ilan ediyor…
Alman dergisine, “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok” jurnallemesi de seçimden umut kesmenin bir başka ifadesi.
Keza Antalya milletvekili Mustafa Akaydın’ın üstüne basa basa 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine “tiyatro” demesi, “F-16’lar niye tam isabet ettiremedi? 250 şehidin katili devlettir” meydan okuması, FETÖ ve Batı iddialarına sahip çıkmadır, “biz seçimle iktidar olmak istemiyoruz”un ilanıdır.
Seçimden umudunu kaybetme, devlete meydan okuma bir yerlerden işaret alındığının sinyali mi? Yine Batı’nın üflediği ve senaryosunu yazdığı algı operasyonları eşliğinde yeni bir dalga mı geliyor?
Kılıçdaroğlu ve Akaydın’ın çıkışları hangi fırtınanın habercisi?
CHP tabanı, parti yönetiminin FETÖ ile ilişkisini bir türlü kabullenemiyor ve şöyle düşünüyor: “FETÖ, CHP’ye sızsa bile ele geçiremez…”
Hâlbuki FETÖ’nün CHP ile ilgili bir ele geçirme stratejisi yok.
Sözcü, Cumhuriyet, Hürriyet ve Habertürk gazeteleri ve o grupların televizyonları için de bir ele geçirme stratejisi yok. (Sosyalist görünümlü Türk Solu dergisi farklı, o ele geçirilmişti.)
CHP ve söz konusu medya ile ilgili olarak, buralara birkaç ismi kontak kurma adına yerleştirip, telefon dinlemeleri ile elde edilen şantaj malzemeleri üzerinden kendine mahkûm etme, yönlendirme, algı operasyonlarında kullanma stratejisi var.
Bir de şu var; CHP ve bu malum medya, en az F. Gülen kadar Erdoğan düşmanı olduğu için FETÖ ile omuz omuza Erdoğan’ı bitirme hedefine gönüllü katıldılar. İç ve dış şer şebekesi birleşti; “Erdoğan Türkiye’yi otoriterleştiriyor, sultan, diktatör geliyor” algı operasyonu başladı. Üst akıl hem FETÖ’yü hem de bunları cepheye sürdü.
FETÖ, CHP, malum medya evet, Erdoğan düşmanlığında birleşti ama bu kendiliğinden olmadı. Asıl Erdoğan düşmanı ve onu bitirmeye kararlı olan Batı ekseni ve İsrail’di.
Batı Erdoğan’ı kendisi için “öngörülemez ve kontrol edilemez” bulduğu için ABD, Almanya başta Batı’nın ağaları FETÖ’yü, CHP ve bu medyayı arkaladılar. ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın Can Dündar’ı kahraman ilan etmesi, Almanya’nın C. Dündar’a madalyalar takması, ABD Büyükelçisi John Bass’ın Hürriyet ve Cumhuriyet’e verdiği destek boşuna değil… ABD, İngiliz, Alman gazete ve dergilerinin 15 Temmuz’un ertesi gününden itibaren F. Gülen’e sahip çıkmaları, “senaryo”dan bahsetmeleri ve bu çarpıtmayı CHP’nin sahiplenmesi boşuna değil. İngiliz ve Alman istihbarat servislerinin, “15 Temmuz’da FETÖ bağlantısı göremiyoruz” açıklamaları boşuna değil…
Defalarca yazdım, CHP ve bu malum medya; FETÖ’nün Erdoğan’ı devirme ve AK Parti’nin tek başına iktidarına son verme hamlelerinde hep FETÖ’den yana çalıştı. Devlete karşı FETÖ’yü tercih ettiler…
Yeni ihanet dalgalarında da birlikte hareket edeceklerinden emin olabilirsiniz.