FETÖ’nün darbe girişimine CHP’li vekillerin karşı çıkmasını, Kemal Kılıçdaroğlu’nun demokrasiden yana tavır almasını günlerdir alkışlıyoruz. Darbelerin 10 yılda bir yapılmak suretiyle gelenekselleştiği ve CHP’nin hemen hepsinde esas duruşa geçtiğini düşününce alkışı hak ediyorlar.
Bu takdirin iki sebebi var; birincisi şaşkınlıkla karşılanması; ikincisi bunun CHP ve ülkemiz demokrasisi adına kazanç olarak görülmesi.
Medyasından sivil toplumuna tüm Türkiye’nin FETÖ hainlerine karşı beraber olduğu şu ortamda ana muhalefetin bu birlik fotoğrafını bozmasının maliyeti en çok da kendine olurdu. Bu ayrı...
Nitekim HDP takındığı tavır dolayısıyla oy istediği Kürt halkından fersah fersah uzaklaştı, Türk bayraklarıyla demokrasi nöbeti tutan Batman’ın, Diyarbakır’ın, Urfa’nın hissiyatını ne anlayabildi ne de yansıtabildi...
Darbe görünümlü terör eylemleri başarıya ulaşamayınca FETÖ ile birlikte HDP de kaybetti.
FETÖ’nün algı operasyonuna hizmet etmek
Yüzde 25 oy alan ve kitlesini giderek sosyal demokrat kimliğinden uzaklaştıran CHP’nin darbeyi reddeden tavrı, esasen siyasette var kalma kararıdır. Bu süreç CHP açısından yeni bir başlangıç olabilir.
Fakat, 24 Temmuz’daki mitingde, AK Partililer de olmasına rağmen, “Ne dikta ne darbe” sloganını kullanmaktan vazgeçmemeleri, alkışladığımız değişimin satıhta olduğunu düşündürmektedir.
CHP, Cumhuriyet Mitinglerinin “Ne şeriat ne darbe” sloganını “Ne dikta ne darbe” diyerek güncellemiş ve FETÖ’nün algı operasyonlarına hizmet etmeye devam etmiştir.
Böylece sandık meşruiyetini tanımama tavrını devam ettirmiştir.
Hadi bunu, “CHP işte, ha diye değişmez” diyerek geçiştirelim; peki 15 Temmuz’dan bu yana darbeye bir türlü fail tayin edememesini nereye koyacağız?
Kılıçdaroğlu, pek çok şehit vererek savunulan Polis Özel Harekat Merkezi’ni ziyaretinde kerhen FETÖ diyebildi. 10 gündür bundan kaçınması o kadar dikkat çekmişti ki bu ziyaret “Kılıçdaroğlu ilk kez FETÖ dedi” diye haber yapıldı.
“Darbeye karşıyız, demokrasinin yanındayız!”
Fethullah Gülen bile böyle konuşuyor. Bu jenerik ifadeyi tekrarlamanın imaj kaygısı dışında bir anlamı yok.
CHP de tıpkı MHP gibi bu hain saldırının failinin FETÖ olduğunu yüksek sesle söylemelidir.
Türkiye ABD’den terörist başının iadesini isterken CHP’nin FETÖ dememesi 1- Örgütün yöneticilerinin 2- Terörist başını vermek istemeyen ABD’nin işine gelir.
CHP “darbeye hayır” diyerek imajını düzelttiği yanılgısına kapılmamalıdır. FETÖ konusundaki ikircikli tavır, CHP’ye darbe yanlısı olmaktan çok daha büyük zarar verir. Ülkesini işgale açık hale getirmek için harekete geçmiş olan bu yapıyı hala teşhis edememişse, CHP’yi zaten kaybetmişiz demektir.
Atatürk baskılı bayraklar da neyin nesi?
Bağımsızlığımızı ve onun için toprağa düşen şehitlerimizi simgeliyor bayrağımız. Tüm farklıklarımızı içine alan ve bizi millet yapan sembollerin en önemlisi bayrak.
Taksim mitinginde o kadar çok Atatürk baskılı bayrak vardı ki meydandaki CHP’lileri ayır eden şey bu mu acaba dedirtiyordu.
CHP camiası bunda bir tuhaflık görmüyor mu?
Miting alanında karşılaştığım CHP’lilere söylemek istedim ama fırsat olmadı.
Buradan ifade etmek isterim, bayrak birleştiren bir semboldür, ayrıştıran değil.
Atatürklü bayrakların bu şekilde dolaşıma sokulmasının önüne geçmek gerekir. Aksi takdirde bir gün biri de çıkar Erdoğanlı Türk bayrağı basar. O zaman sizin de söyleyecek sözünüz olmaz. Bu yüzden tez elden bu bayrak ayrışmasının önüne geçmek gerekiyor.
Parti bayraklarını aşan bir farklılaşma çabası tehlikelidir. Türk bayrağı bu işlere alet edilmemelidir.