CHP zihniyetinin Türk milletine 20 yıl boyunca "Bayram" diye kutlattığı 27 Mayıs darbesinin 63. yıldönümü, Kılıçdaroğlu'nun; "Demokrasi isteyen bana oy versin" nutukları attığı günlere rastladığı için daha da anlam kazandı.
Sayın Kılıçdaroğlu, 2010 yılında Murat Yetkin'e verdiği röportajda, "27 Mayıs'ı yapanlar bugün utanıyor. Askerî darbeler asla savunulamaz" demişti!
O halde gelin, "27 Mayıs darbesini yaptıranlar kim" sorusunun cevabını arayalım.
1946 seçimleri öncesinde Nihat Erim'in, "Artık bir muhalefet partisi var, propaganda çalışmaları iyi gitmiyor" uyarısına bozulan CHP Genel Başkanı İnönü, "Ben ihtilalci İsmet'im. Yaptığımız bir tecrübedir. Muvaffak olursak ne âlâ, olmazsa vazgeçer eski usulde birkaç yıl daha devam ederiz" demişti! (M. Ali Birand, Demirkırat)
Bu cevap, aslında sandıkta kaybedilen 46 seçimlerinin, CHP'lilerin hâlâ sayıkladığı "oy çalma" yöntemiyle nasıl gasp edildiğini de izah etmektedir.
Aynen CHP Genel Başkanı İnönü'nün dediği gibi, millet iradesini gasp ederek tek parti diktatörlüğünü birkaç yıl daha sürdürmüşlerdi ama 1950'deki demokrasi fırtınasına engel olamamışlardı.
Gel gör ki, tek parti iktidarına alışanlar, hiç alışık olmadıkları demokrasiye sadece on yıl dayanabilmişti! Çünkü onlar için "demokrasi" kendilerinin iktidarda olması demekti!
Sayın Kılıçdaroğlu aynı röportajda, "Darbeler hep CHP iktidara yakın olduğu dönemlerde yapılmıştır" demişti ama gerçekler kendisini yalanlıyordu.
Zira 1957'de, CHP'nin ısrarı üzerine erken seçime gidilmiş ve iki dönemlik iktidar yıpranmasına rağmen DP, parlamentonun yüzde 70'ini kazanmıştı.
1950 seçimlerinden sonra "Halk yakında yanıldığını anlayacak, tekrar CHP'ye dönecek" diyen İnönü, üç defa sandığa gömülünce asıl kendisinin fena yanıldığını anlamıştı!
O halde yine "İhtilalci İsmet"e görev düşüyordu!
Nitekim halk, Menderes'in gittiği meydanlara akarken, CHP; Cumhuriyet gazetesi öncülüğündeki medyasıyla pompaladığı iftira ve yalanlarla askerî okul ve üniversite ahalisini sokağa dökmüştü. Gidişattan endişelenen DP'nin verdiği "CHP'nin, seçim dışı yollarla iktidara gelme çabalarının araştırılması" teklifi görüşülürken, CHP Genel Başkanı İnönü; hem de demokrasinin teminatı olan TBMM'de, "Şartlar tamam olduğu zaman ihtilal meşru bir haktır" tehdidini savurmuştu.
O yıllarda darbeler henüz TV'den canlı izlenemediği için haberi; damadı Metin Toker'den alan(!) İnönü, "Aaa, demek oldu" demişti!
Biraz sonra da darbeci başı Cemal Gürsel aramış, "Paşam, emirleriniz bizim için (haşa) peygamber buyruğudur" demişti. İnönü ise tam bir "CHP demokratı" olarak, "Memleket için çok hayırlı bir iş yaptınız. Ben yanınızdayım. Bir şey olursa ben hazırım" cevabı vermişti. Ayrıca eve gelen iki darbeci subay, İnönü'ye bağlılıklarını sunmuş ve birlikte balkondan; Ayten Sokak'taki kalabalığı selamlayarak "Şefimizin emrindeyiz" mesajı vermişti.
İlerleyen günlerde yetkileri Temsilciler Meclisi'ne devreden MBK üyeleri, "Paşam, idam kararlarının onay yetkisini de Temsilciler Meclisi'ne devredelim, siz bu kurula hâkimsiniz (çünkü bütün üyeler CHP'liydi), İstemiyorsanız onaylatmazsınız" teklifinde bulunmuş, İnönü ise "Başladığınız işi bitirin" cevabı vermişti. Nitekim küçük oğlu Aydın'ın yalvarmasına dayanamayan Berrin Menderes, idamları durdurması için bir saat yalvarmış ama İnönü kılını bile kıpırdatmamıştı!
O halde soru gelsin:
Sayın Kılıçdaroğlu, "Bugün utanıyorlar" dediğiniz darbeci halefleri kim?
İkinci soru:
Darbe gecesi; tankların arasından kaçarak, tıpkı İnönü gibi sonucu bekleyenler, gerçekleşmeyince de "tiyatro" diyenler "Utanmıyor" mu?