Polonya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin 600. yılı kutlamaları birbirinden önemli kültürel etkinliklere vesile oluyor. 6 - 23 Şubat tarihleri arasında İstanbul Modern Sinema’da, Adam Mickiewicz Enstitüsü işbirliğiyle ve D Smart sponsorluğuyla 48 filmin gösterileceği “Kieslowski Hakkında Her Şey” retrospektifi yapılacak.
1996 yılında, henüz 54 yaşındayken yitirdiğimiz Polonyalı usta Krzysztof Kieslowski modern zamanların en iyi yönetmenlerinden biri. Retrospektif için Kieslowski’nin kızı Marta Hryniak, birçok filminde birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Jacek Petrycki ve yönetmenin sineması üzerine kitapları bulunan yazar Alain Martin İstanbul’a davet edildi. Konuklar 6 Şubat Perşembe günü saat 19.30’da Kieslowski’yi izleyicilere anlatacakları bir panele katılacak.
“Kieslowski Hakkında Her Şey” kapsamında yönetmenin 23’ü kısa, 24’ü uzun metrajlı filminin yanı sıra Maria Zmarz-Koczanowicz’in imzasını taşıyan 2005 yapımı “Hâlâ Hayatta: Krzysztof Kieslowski Üzerine Bir Film” başlıklı belgesel de gösterilecek. Yönetmenin ünlü “Üç Renk” üçlemesinin yenilenmiş DCP formatındaki ilk gösterimi de İstanbul Modern’de yapılacak.
***
İnanması zor ama, bugün Polonya sanatı deyince ilk akla gelen isimlerden biri olarak ülkesine gurur veren Kieslowski, şaşılacak derecede alçakgönüllüydü: “Büyük bir sinema yeteneğim yok,” derdi. Filmlerinin onu “Hiçbir zaman ulaşamayacağı amaca götüren küçük adımlar” olduğunu söylerdi.
Hayranlarına göre ise birer başyapıt onlar! Bu hayranlardan biri de İstanbul Modern Sinema’nın küratörü Müge Turan Tüfenk: “Polonya’dan çıkmış, politikanın belirlediği bir topluma psikoloji ve maneviyat prizmasından bakarak son derece kişisel filmlerle zamansız ve evrensel olmayı başarmış yönetmen Kieslowski’nin birçoğumuz gibi benim kişisel dünyamda özel bir yeri vardır. Tam da büyüme-büyüyememe döneminde onun metafiziksel endişe taşıyan agnostik karakterlerinden çok etkilenmiş, ekranda belki de izlediğim ilk Polonyalıların gündelik yaşamlarına girmek istemişimdir. 90’ların ikinci yarısı, Dekalogları izlemem o kadar zamanlıydı ki, çünkü insanın iyi ile kötü arasında bir seçim yapabileceğine dair inancım daha güçlüydü”.
Kieslowski’nin amacı da buna yakındı: “Evrensel öyküler ve temalar anlatmak istiyorum, ama özel yaşamdan parçalarla,” derdi. “Hep küçük ölçekte düşünürüm; küresel ölçekte, makro ölçekte bir film yapmayı kesinlikle istemem. Bu beni zerre kadar ilgilendirmiyor, çünkü toplumların, ulusların varlığına inanmıyorum”. Büyük ustaya “din, politika, tarih ve milliyetçilik gibi insanları birbirine bağlayan konular” değinen bir kültür anlayışını hiç benimsememişti.
“Eğer kültürün yapabileceği bir şey varsa hepimizi birleştiren şeyleri bulmaktır. Ve insanları birleştiren o kadar çok şey var ki”...
Tüfenk “Kieslowski Hakkında Her Şey” için “Film stüdyolarından Polonya Televizyonu’na, okuduğu Lodz Film Okulu’nun arşivinden Fransız dağıtımcılara uzanan bir araştırma ve çalışma sonucu, sanıyorum dünyada da ilk defa bu çapta bir program yapılıyor. Kieslowski’nin belgesellerin gerçekliğini kurmacayla buluşturma sanatının ilk günlerine gidebilmek, öğrenciyken çektiği ilk kurmacada aslında sonraki sinemasında da peşini bırakmadığı o ‘rastlantı’ öğesini keşfetmek inanılmaz bir tecrübe! 1966’daki kısası ‘Tramvay’dan başlayarak 70’lerin Polonyası’ndan yakaladığı sosyal gerçekliklere, ‘kayıp cennet’in belleğiyle ilgili olan ‘On Emir’den bir Fransız ile bir Polonyalıyı aynı kadında buluşturduğu ‘Veronique’in Çifte Yaşamı’na uzanan bu programı izleyenler sonunda Kieslowski’yi daha iyi anlayacak, bilecekler,” diyor.
Ben de şu kadarını ekleyeyim: Kieslowski hakkında her şeyin yanı sıra insanları birleştiren her şeyi de bu retrospektifte bulabilirsiniz. İki eliniz kanda olsa gidin, izleyin!