Gençler, Yorgo Grivas adını pek bilmezler, bizim gençliğimiz, bu adamın çıkardığı sorunları izlemekle geçti. 1898’de Kıbrıs’ta doğmuş, ama Yunan ordusunda hizmet etmiş bir generaldi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nda görev aldı, özellikle, Alman işgaline karşı yürütülen direniş savaşının önemli isimlerinden biriydi. Aşırı sağcı bir milis örgütünü yönetiyordu, yalnız Almanlar’la değil, sol direniş örgütleriyle de hesaplaşıyordu. 1946’da emekli oldu, anavatanı Kıbrıs’a döndü, EOKA silahlı direniş örgütünü kurdu, görünen ilk hedefi, İngiliz sömürge yönetimini adadan atmaktı ama geliştirdiği ENOSİS Planı ile asıl amacı Kıbrıs’ı, Yunanistan’a ilhak etmekti. AKRİTAS planını hazırladı, Kıbrıs’ta yaşayan Türkleri de yok edecekti.
Tam bir faşistti. EOKA ile 1955’te başlattığı direniş, Türkiye-Yunanistan-İngiltere garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasına yol açtı, ama, ENOSİS için yürüttüğü silahlı kampanyanın, Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyine çıkmasıyla sonuçlandığını göremeden, Kıbrıs Harekatı’ndan 6 ay önce öldü gitti.
Bugün hala, onun, Kıbrıs’a 1963 yılında kazandırdığı sorunu çözmeye çalışıyoruz. Düşünün, yalnız Kıbrıs sorunu nedeniyle Avrupa Birliği tam üyelik müzakerelerinde açılması gereken 10 fasıl açılamıyor.
Başbakan’ın Kıbrıs çıkışı...
Başbakan Erdoğan’ın, Varşova’da, “Kıbrıs diye bir ülke yoktur” demesi, anlamlıdır. Doğrudur, Avrupa Birliği, bünyesinde çok ağır güvenlik sorunu yaşayan bir “tartışmalı” devleti, kendi kriterlerini çiğneyerek, salt siyasi bir kararla aldı. Bu kararda, Yunanistan’ın, Batılı müttefiklerine yaptığı ağır şantajın rol oynadığı biliniyor. Söyleyelim: Yunanistan, o sırada dağılmış olan Varşova Paktı’nın eski üyelerinin NATO’ya alınmasını, Kıbrıs Rum yönetiminin AB üyeliği şartına bağladı. Avrupalılar da bu şantaja boyun eğdiler, şimdi tabii ki çok pişmanlar. Pişmanlıkları, 2004 yılında yaşanılan “Annan Planı skandalı” ile başladı. Türk tarafının “evet” dediği bu plana Rumlar, “hayır” dediler ve Kıbrıs’ın bugün de süren bölünmüşlük statüsünün devamına karar verdiler. Referandum 24 Nisan 2004’te yapıldığında, Rumlar’ın 1 Mayıs 2004’te AB üyelikleri kesinleşmişti. Soğukkanlı tutumuyla bilinen Alman diplomat, dönemin AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komisyoneri GünterVerheugen’in Brüksel’de basın önüne çıkıp, Rum lider Papadopulos için, “yalancı, hepimizi aldattı” demesi o pişmanlığın başlangıç noktasıdır.
Belli ki, Avrupa Birliği, Annan Planı ile birleşmiş bir Kıbrıs’ı almayı planlıyordu, bugün yaşanılan durum ortadadır.
Ankara-Atina devrede...
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun açıklamasına göre, Kıbrıs Türk ve Rum müzakereciler, yakın gelecekte, birlikte, Atina ve Ankara ziyaretleri gerçekleştirecekler. Osman Ertuğ ile Andreas Mavroyannis’in bu ziyaretleri, Türkiye ile Yunanistan’ın sorunun çözümünde belirli bir mutabakata doğru ilerlediklerini gösteriyor. Yunanistan’ın yaşadığı ağır ekonomik kriz, Atina’nın Kıbrıs gibi yüksek bütçeli bir sorunu daha fazla taşımasına olanak tanımıyor. Benzer durum, Kıbrıslı Rumlar açısından da geçerli. Bu yaşamın gerçeği, 2004’te Avrupa’ya oyun oynayan, yaklaşık 10 yıldır AB üyeliğinin keyfini tek başına çıkaran Rumlar, ayakta kalabilmek için çözümün şart olduğunu görüyorlar.
Ama, yükselen sorun var...
Kıbrıs Rum gençliğinin yüzde 40’ı işsiz. Bölge, bankacılık sistemine pompalanan 13.5 milyar Dolar olmasa, iflas etmiş ülke statüsünü kazanacaktı, ilerleyen dönemde ne olacağı da belli değil. Bu durum, fakirleşmeye, umutsuzluğa ve devamında tıpkı Yunanistan’da olduğu gibi, faşist siyasi hareketin güçlenmesine neden oluyor. Yunanistan’da Altın Şafak partisi nasıl, ülkenin üçüncü siyasi gücü haline geldiyse, bu partinin Kıbrıs’taki uzantısı ELAM benzer bir siyasi hareketlilik sergiliyor. Beş yıllık partinin son seçimdeki oy oranı yüzde 1’in biraz üzerindeydi, ama, yapılan kamuoyu yoklamaları 2016’da parlamentoda temsil edileceklerini gösteriyor. ELAM, konfederasyonu öngören bir çözüme karşı, Türkler’i ise medeniyet düşmanı bir toplum olarak niteliyor.
Belli ki, ekonomik kriz, Yunanistan’dan sonra Kıbrıs Rumlarına da faşizmi hediye etmiş durumda. ELAM lideri Hristos Hristo’ya göre bir gün Atina’da Altın Şafak, Lefkoşa’da da kendileri iktidar olacak ve Yunanistan ile Kıbrıs o gün birleşecekler...
Faşizm böyle bir “şey...” Tedavisi çok zor bir siyasi hastalık...
Dikkat!.. Kıbrıs’ta Grivas’ın ruhu hortluyor...