Kurban Bayramında ailelerimizden uzakta ama sıcacık bir kucakta, "yavru vatan"dayız. Kıbrıs Barış Harekatının 47. yıl dönümü dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın programını takip etmek için Lefkoşe'deyiz.
Türkiye kalabalık bir heyetle adaya adeta çıkartma yapıyor.
Heyetin siyasi ve sembolik temsili yüksek.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, MHP lideri Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal ve Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk ve Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan var heyette.
Onların katılımını değerli kılan şey ise 47 yıl önce Kıbrıs'a harekat kararı alan ve siyasi hukuki diplomatik ekonomik açılardan gereği ne ise onu yapan siyasi geleneklerin bir kez daha birlik ve kararlılık içinde Kıbrıs Türklerinin yanında olduğunu dünyaya ispatlıyor olması.
Üstelik bu kez kardeş ülke Azerbaycan'dan gelen resmi bir heyet de Lefkoşe'de. Azerbaycanlı milletvekilleri KKTC yetkilileriyle önemli görüşmeler yaptı, Lefkoşe'yi güçlendirdi. 30 yıllık Karabağ işgalini Türkiye'nin desteğiyle zafere çevirmenin kıvancı ve dayanışma duygusuyla yeni başlangıçlara hazırlık yapıyorlar.
Heyette ayrıca bakanlar, milletvekilleri ve gazetecilerin yanısıra Kıbrıs gazileri de var. 47 yıl önce Kıbrıs Türklerini Rum mezaliminden kurtarmak için adaya gelip 498 arkadaşlarını şehit veren kıymetli büyüklerimiz hatıralarıyla heyete güç veriyor. Her biri çok heyecanlı. "Daha önce hiç davet edilmemiştik" diyor, Kıbrıs'a yeniden gelmekten duydukları memnuniyeti anlatıyorlar.
Hava çok sıcak, çok nemli.
Lefkoşe'nin her yeri ay yıldızla süslenmiş. Bayrakların yarısı al, yarısı ak.
Kıbrıs Türkleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve heyetini karşılamak için Lefkoşe caddelerini doldurmuş vaziyette. "Daha önce görülmemiş bir kalabalık ve coşku var" diyorlar.
Kıbrıs Türk televizyonları da sürekli canlı yayında, ziyareti tarihi olarak niteliyor. Kıbrıslı uzmanlar son 50 yılda yaşanan yok sayılma, oyalanma, muhatap alınmama süreçlerini anlattıktan sonra sözü bugüne getiriyor ve "Kıbrıslı Türkler için yarın çok daha güzel olacak" diyorlar.
**
Ziyareti tüm dünya için kayıtsız kalınamayacak bir ziyaret ve hatta bazı başkentler için tedirgin edici bir ziyaret halini dönüştüren şey Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın günler öncesinden duyurduğu "müjde" idi.
Cumhurbaşkanı KKTC Meclisi Özel Oturumunda milletvekillerine hitaben bir konuşma yaparak merakları giderdi.
Müjde, tahmin edilen, imkan dahilinde olan ihtimallerden biri değildi.
Ama o ihtimallerin neredeyse tümünü mümkün kılacak stratejiyi, ihtiyaç duyulan somutluğu içerdiği de kesin.
Buna göre Türkiye Lefkoşa'daki Metehan bölgesinde 500 dönüm arazi içinde KKTC'nin hak ettiği görkemi taşıyan bir Meclis binası, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Millet Bahçesi yapacak. Devleti ve milleti aynı yerleşkede buluşturulacak.
Buraya gelince öğrendik ki 50 yılın ağırlığını üzerinde taşıyan, hatta Maraş gibi zamanın durduğu KKTC'de genel manadaki binaların yenilenmeye duyduğu ihtiyaç kamu binaları için de geçerli.
Meğer kutlu ve haklı mücadelesini yetersiz, donanımsız ve daha da kötüsü İngiliz sömürge döneminden kalma binalar içinde yürütmekte imiş Kıbrıs Türkleri.
Mesela KKTC Cumhurbaşkanlığının kullandığı bina eski İngiliz valisinin kolonyal dönemde kullandığı ikametgahı imiş.
Kıbrıs Türkünün bağımsızlık ve adalet talebi buradan yükseltiliyormuş.
Meclisi sadece elli kişilik küçük bir yapı. Misafir parlamenter geldiğinde kapasite sıkıntısı hep yaşanmış ama bu kez daha kalabalık bir heyet gelince gazeteciler dahil Türkiye'den gelen heyetin bir kısmı salona alınamadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müjdeli açıklamasını televizyondan izlemek zorunda kaldık.
"50 yıl daha kaybetmeyeceğiz!" dedi Erdoğan.
Dönüşü olmayan bir yola girildi sanki.
Konum belirlemeye ihtiyaç duymadan kendini tanımlayan bir devlet doğuyor. KKTC'nin damarlarına kan yürüyor.
İstikamette tam bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var.