Star’da çıktı ama çoğu gazetede yoktu. Belli ki önemsenmemiş. Ben İsmet Berkan’ın Hürriyet’e New York’tan geçtiği haberde de gördüm, Cumhurbaşkanı Gül BM resepsiyonunda Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Anastasiadis ile ayaküstü konuşmuş. Genel Kurul’daki Rum delegasyonu da Gül’ün konuşmasını dikkatle dinlemiş.
Ayrıca Kıbrıs gazetelerinden öğrendiğimize göre de Yunanistan ve Türkiye karşılıklı olarak baş müzakerecileriyle görüşmeyi kararlaştırmış. Yani Yunanistan Dışişleri Bakanı Venizelos Türk tarafının baş müzakerecisi Osman Ertuğ ile görüşecek, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Davutoğlu Rum tarafının baş müzakerecisi Mavroyanis ile buluşacak.
***
Bunların hepsi Kıbrıs sorunu açısından devrim niteliğinde şeyler. Görünen o ki taraflar önyargılarından kurtuluyorlar, birbirleriyle konuşmaya başlıyorlar. Bu konuşmaların Türkiye’de de, Yunanistan’da da, Kıbrıs’ta da rahatsızlık doğurması kaçınılmaz.
Statükoyu fazilet sayanlar Rum kesiminde şimdiden Anastasiadis’i eleştirmeye, Yunanistan’ı suçlamaya başladı bile. Eminim Türkiye’de de muhalefet diğer sorunların çözümü için önerilen formüllere laf yetiştirmekten fırsat bulduğunda yapılanları eleştirecekler, hükümeti ve Cumhurbaşkanını köşeye sıkıştırmaya çalışacaktır.
Belki de Cumhurbaşkanı Gül’ün Kıbrıs sorununun çözümünde atlanan bu eşiği satır aralarına sıkıştırmasının nedeni budur. Gül tanınma tanınmama tartışmasının yeniden hortlamasından çekinmiş, 2004-2005 yıllarında yaşadıklarını bir daha yaşamak istememiştir.
Hatırlarsanız o dönemdeki en büyük sorun 1 Mayıs 2004’te AB’ye üye olan Kıbrıs Cumhuriyeti ile gümrük birliği üstünden ilişkiye geçmenin Türk tarafının pozisyonuna zarar verip vermeyeceği, bunun GKRY’nin egemenlik iddiasını tanımak anlamına gelip gelmeyeceğiydi.
Oysa Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’ni zaten tanımaktaydı. Tanımadığı Rum kesiminin adanın tümü üstündeki egemenlik iddiasıydı. Sonunda bu tartışma 29 Temmuz 2005’de yapılan bir deklarasyon ile çözüldü. Türkiye GKRY’nin kontrolü altındaki topraklar üstündeki egemenliğini Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla tanıdığını dünyaya ilan etti.
Yani Gül Anastasiadis ile görüştüğünde onun temsil ettiği devletin adanın tümü üstündeki iddiasını tanımış olmadı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu da Rum baş müzakereciyi kabul ettiğinde kimseyi tanımış olmayacak, tarafı olduğu bir sorunun toplum temsilcisinin atamış olduğu insanla görüşecek. Venizelos da Ertuğ’u gördüğünde KKTC’nin varlığını tanımayacak.
Ancak hem Anastasiadis-Gül görüşmesi, hem de Davutoğlu-Venizelos mutabakatı sorunun çözümü açısından son derece önemli. Özellikle de Rumlar büyük bir eşik atladılar, Türkiye’nin en tepesinde isimler tarafından muhatap alındılar. Bunun toplumsal etkisi olacak, Türkiye adanın güneyinde sadece işgalci olarak görülmekten çıkacaktır.
***
Umarız Ekim ayında başlayacağı söylenen görüşmeler uzun müzakere gerektirecek Maraş gibi güven arttırıcı önlemler paketlerine takılmaz, çözümün konusu olan şeyler çözüm süreci içinde ele alınır. Güven arttırma siyasi düzeyde yapılacak karşılıklı jestlerle sağlanır, arabulucular da olmayacak işleri değil, olabilecekleri taraflara sunarlar. Böylece görüşmeler daha başlamadan Türkiye ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasındaki buzlar iyice çözülür.
Unutmayalım ki Türkiye’nin 24 Ocak 2006’da BM Genel Sekreteri’ne yaptığı teklif hala gündemde. Arabulucular isterse bu teklif üstünde çalışılabilir, her iki tarafın da birbirine koyduğu ambargoları kaldırmasını sağlayabilir. Türkiye liman ve havaalanlarını açar, Rumlar da AB’de müzakere başlıkları konusunda esneklik gösterir. Adayı ilgilendiren konularsa çözüm sürecine bırakılır...