Hafta sonu yayınlanan KHK ile daha önce ‘resmi görevlilere’ getirilen ‘15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasındaki müdahalelerden sorumlu tutulamayacakları’ düzenlemesine, ‘siviller’ de eklendi.
Birçok çevreden, ‘bu düzenlemenin milis kuvvetleri oluşturacağı’ eleştirileri geldi.
Konuyu ‘iç savaşa’ kadar uzatanlar oldu.
Özellikle 2019 seçimleri öncesi ‘çıkış’ arayan bazı partiler ve ‘lider adayları’ hızlıca açıklamalar yaptı.
Bu yorumlara göre, yeni düzenleme ‘terör bahanesiyle’ herkese bir başkasına ‘müdahale’ hakkı tanıyor, buna ‘meşruiyet’ getiriyordu.
Meselenin ne olduğuna dair, pazartesi sabahı 24 TV Analiz/Sentez programında ‘serinkanlı’ bir analiz yapmaya çalıştık.
“Bu düzenleme geleceğe yönelik değil, 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasındaki ‘darbeye direniş’ ve ‘darbeyi önlemeye yönelik’ sivil eylemleri kapsıyor. Örneğin, tankları durduranlara ‘devlet malına zarar vermek’ten soruşturma açılamayacak”dedik.
Bir uyarıyı da ekledik: “Düzenlemedeki ‘terör’ ifadesi daha geniş bir zamanı işaret ediyor anlamına çekilebilir. Bunun için bugün (pazartesi) bir açıklama bekliyoruz, bunun geriye dönük olduğuna dair.”
Öyle de oldu.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal açıklama yaptı.
1- Ceza muafiyetinin darbe günü ve sonrasını, yani 15 ve 16 Temmuz’u kapsadığını;
2- Maksadın, darbeye direnen vatandaşların daha sonra soruşturmaya uğramaması olduğunu;
3- ‘Terör eylemleri’ ifadesinin de darbe girişiminin aynı zamanda bir terör eylemi olmasından dolayı düzenlemeye girdiğini;
4- Bu ifadenin, daha sonra gerçekleşen terör eylemlerini hiçbir şekilde kapsamadığını ifade ettiler.
Bakan Gül, ayrıntıya da girdi: “O gün 80 milyon demokrasi için, cumhuriyet için, bağımsızlık için gayret eden vatandaşlarımıza yarın, ‘siz demokrasiyi, ülkeyi korurken 10 lira, 50 lira şuraya zarar verdiniz, şu araca zarar verdiğiniz' diye evine haciz mi gitsin? Hangi vatandaş darbe önleme dışında bir başkasına işkence etmişse, yanlış bir fiilde, haksız bir fiilde, hukuka aykırı fiilde bulunmuşsa bunlar da yargılanacaktır. ‘Terör eylemi' de darbe fiiline yönelik bir tanımlamadır.”
Mahir Ünal’ın, ‘iç savaş’ iddiasına kadar uzanan yorumlara daha sonra Twitter’dan verdiği tepki, bir başka gerekçeyi daha açıklıyor: “FETÖ’cülerin mahkeme salonlarında şehit yakınları ve gazilere ‘yargılanacaksınız’ diye bağırmaları da sizi rahatsız etmez.”
Evet, gerekçelerden biri de bu ve ‘darbe yüzsüzlerinin’ bu densizlikleriyle şehit yakınları ve gazilerin duygularıyla oynamalarına engel olmak amaçlı.
Bu düzenleme için geçmişe de bakıldı.
20 Temmuz 1931 tarih ve 1850 numaralı kanun, bu düzenlemenin neredeyse bire bir aynı.
“İsyan mıntıkasında işlenen ef’alin (fiillerin) suç sayılmayacağına dair kanun”, Van-Erzincan havalisindeki isyanın bastırılması sırasında, isyancılara karşı koyan ahaliyi de korumaya almıştı.
O gün 8 yıllık bir Cumhuriyet’i ‘tehdit eden’ bir isyan vardı, 15 Temmuz da 93 yıllık Cumhuriyet’e ‘kasteden’ bir darbe girişimi…
Aradaki fark, 1931 tarihli kanunda “20 Haziran 1930’dan 1 Kanunuevvel 1930’a kadar” diye sınırlama getirilmiş olması; yeni KHK’da ise zaman diliminin ‘ikinci bir tarihle’ değil, “… 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemler…”ifadesiyle sınırlandırılmış olması.
Hükümetten ve AK Parti’den yapılan açıklamalar, zaman sınırlamasına açıklık getirdi.
Yine de, ‘devlet kağıtla konuşur’ ilkesi gereği, bir tarih sınırlamasının daha doğru olacağı düşünülürse, yeni bir KHK ile değişiklik yapılması mümkün.
İşin hukuki boyutu bu.
Ancak artık bir de ‘siyasi boyutu’ var.
KHK’lar, olağan yasa yapım sürecinden farklı.
Yani TBMM’ye öneri veya teklif verme, komisyonlarda ve genel kurulda tartışma süreçleri yok. Gerekçeleri ve maddeleri tartışılmadan doğrudan kamuoyunun gündemine geliyor.
Bu da ‘iletişiminin’ iyi yapılmasını gerektiriyor.
Hafta sonu çıkan KHK, ‘irili ufaklı’ muhalefet partilerine bir malzeme sundu.
Yapılan açıklamalarla tartışmanın alevi önemli ölçüde azaldıysa da, sürdürülecektir.
Bu olay, KHK’larla yapılan düzenlemelerin gerekçe, amaç ve kapsamları hakkında ‘anlık bilgilendirme’ yapılmasının önemini de gösterdi.