Okullarda kıyafet serbestisi getiren genelge yayınlanır yayınlanmaz, özellikle laikçi kesimler adeta koro halinde karşı kampanya başlattılar.
Hemen baştan söyleyelim, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde gencecik beyinleri hizaya sokma ve uygun adım sınıflara doldurma anlayışının simgesi olan ‘tek tip kıyafet’ uygulaması, bir eğitim yöntemi değildir ve de olamaz.
Ancak, bizim laikçiler zihinlerini ‘militer’ vesayet anlayışına öylesine kilitlemişler ki, her atılan değişim adımına ve demokratikleşme hamlesine daha baştan kapılarını kapatıyorlar.
Uygulamaya karşı çıkarken, şimdilik bulabildikleri tek makulmüş gibi gözüken gerekçe; sosyal sınıf farklılığı.. Efendim, “Minicik çocuklara, özellikle maddi farklılıkları gözlerine sokarcasına gösterirseniz, o çocukların psikolojileri bozulur.”
Yanlış, çünkü hepimiz biliyoruz ki tek tip kıyafetler giydirerek sosyal sınıf farklılıklarını ve sosyolojik gerçekleri gizlemek mümkün değildir. Okula pahalı kumaştan dikilmiş önlüğü ve mercedes arabayla gelen çocuklarla, mahalle pazarından alınmış önlükleriyle gelen çocukları ‘tek tip’ kıyafetin arkasına saklayarak eşitleyemeyiz.
***
İşte tam da bu noktada, böylesine sosyal bir gerçekliği problem ederek kıyafet serbestisine itiraz edenlerin, herkesten çok bu sessiz kıyafet devrimine sahip çıkmaları gerekir.
Çünkü, daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi aynı zamanda daha fazla ekonomik refah demektir. Bu da, toplumdaki refah dengesizliğini ve uçurumu daraltabilecek en makul yöntemdir. Bütün ülkeyi, askeri kışlaya çevirerek sosyal sınıf farklılıklarını önlemek de refah toplumunu yaratmak da mümkün değildir. Tarihsel tecrübe göstermiştir ki, bu militer eğitim anlayışıyla, ancak vesayet düzenine itaatkar nesiller yetiştirilebilir.
Kim ne derse desin, kıyafet serbestisi eğitimde sessiz bir devrimdir. Dünyadaki demokratik ülkelerin çocukları, nasıl özgürce istedikleri kıyafetlerle okullarına gidebiliyorlarsa, bizim çocuklarımız da hiçbir kışla düzenine tabi olmadan özgür kıyafetlerle okullarına gidebilmelidirler.
Bir özgürlük ortamı sunan bu uygulamaya karşı çıkanların ruh hallerini çok merak ediyorum doğrusu. Acaba yanlış mı düşünüyorum diye kendimi sorguluyorum. Ama hayır, normal bir insan zekası, ilkokuldan üniversiteye kadar her kademedeki gençlerin, ‘hazırolda bekleme’ mantığı ile eğitim almalarını kabul edemez.
Hepimiz aynı tatsız disiplin gösterilerini yaşadık. Kravatımız olmadığı, saçlarımız uzun olduğu için okul kapılarında nöbetçi öğretmenlerin hışmına uğradık. Pencerelerde arkadaşlarımızdan ödünç kravat alarak okula girdik. Zaman zaman da kendi içimizde küçük isyanlar yaşadık. Bu disiplin mantığının neresi güzel Allahaşkına...
Biraz da empati yaparak, hayatları boyunca zihinlerini vesayetçi anlayışa ipoteklemiş laikçi kesimlerin itirazlarını anlamaya çalışıyorum.
Evet, yıllarca disiplin gösterilerini bir eğitim yöntemi olarak bellemiş ve hala soğuk savaş döneminde yaşayan ve de dünyanın değiştiğini bir türlü kabullenemeyen bu kesimler için değişimlere alışmak gerçekten zordur.
Laikçiler, illa hazırolda beklemek istiyorlarsa bizim için bir mahzuru yok bekleyebilirler. Ama onlar da anlamalılar ki, dünya dönmeye devam ediyor.
Dolayısıyla, değişim ve demokrasi gemisinde ters istikamette koşmanın çok reel bir karşılığı yok. Çünkü, gemi rotasında ilerlemeye devam ediyor. Her seferinde değişime direnmek yerine, alışmaya çalışılırlarsa bu hem kendi sağlıkları hem de demokrasinin sağlığı açısından daha akılcı bir tercih olacaktır.