Dört büyükler dediğimiz kulüplerin tamamı, “Mali Fair-Play” çerçevesinde UEFA ve FIFA’nın kızılcık sopası altında inliyor... Ceza aldılar, alıyorlar, daha da ağır alacaklar... Böyle bir durumdan dolayı kimsenin yüzünün kızardığı yok.
Oysa, utanılacak bir durum.
Dört büyüklerin dengeleyemedikleri mali hesaplarını, Avrupalılar tehditle düzeltmeye çalışıyor. Bizim federasyon da, sanki bu işler hiç onları ilgilendirmiyormuş gibi konuya tamamen ilgisiz. Hiçbir destek, yaptırım ya da müdahale gereği duymuyor. Çünkü ipler onun elinden alındı. Futbolumuz, Osmanlı’daki “Duyun-u Umumiye” veya “Kapitülasyonlar” dönemini andırır gibi, doğrudan Avrupa’nın fiili patronluğuna geçti. Bu açık “De facto” durumu, tehlikeli bir süreçtir.
Düşünün ki; Türkiye’de bazı kulüpler (Futbol Federasyonu’nun değil) FIFA’nın talimatıyla küme düşürüldü. Mali yapıda dağılma, yabancı futbolculara ödeme yapmama ya da geciktirme nedenlerinden dolayı zoraki silinen puanların da haddi hesabı yok. Bizim federasyonun yapamadığını, yapmaya cesaret edemediğini onlar yapıyor.
İşin daha da garip tarafı; bu tür hayati haberlerin sistemli olarak medyada gizlenmesi, önemsiz, küçük, değersiz habermiş gibi tek sütunlarda sunulmasıdır. Bu yüzden halk, neler olduğunu bilmez. Birileri konuyu gözden kaçırtıyor.
Dört büyüklerin başının etrafında dolaşan (Puanlarının silinmesi, Avrupa kupalarından ihraç edilmesi gibi) tehlikeli bulutların nedeni; biraz da bizim federasyonun kayıtsızlığında gizli... FIFA ve UEFA önceleri, “Kopenhag Kriterleri” adı altında, ülke federasyonlarına doğrudan denetim ve lisans verme yetkisi tanımıştı. Ama Türkiye, FIFA adına verecekleri lisans yetkisini kötüye kullandı. Kulüpleri koruma adına, herkese bol keseden yeterlilik belgesi verdiler. Uyarılar kulak arkası edilip, aynı torpil uygulamasına devam edilince; FIFA ve UEFA dizginleri ele aldı ve bizim yüzümüzden ülke federasyonlarını aradan çıkardı.
Zamanında ilkeli, düzenli, kararlı, adil ve reel bir uygulama yapsaydık; dört büyükler mali açıdan bu kadar şımarık/ hesapsız/ sorumsuz davranmazlardı. Şimdi bizim yerimize Avrupalı’nın karar vermesine boyun eğmek zorunda kalmazdık. Kendi düşen ağlıyor.
Kesin sesinizi!