Kerkük’e sızmaya çalışan DEAŞ barbarlarının niyet ve amaçlarını yorumlamadan önce, eğer izin verirseniz hayati önemde bir saptama yapmak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti ile Bölgesel Kurdistan yönetiminin birbirlerine ekmek su kadar ihtiyacı var. Bu ihtiyacın ne kadar gerçek ve ne kadar elzem olduğunu herkesten çok Türkiye Cumhuriyeti düşmanları daha iyi biliyor. O nedenle her fırsatta bu şer cephesi, iki ülkede de ellerinden geldiğince sorun çıkarmaya, bu ülkelere güç anlar yaşatmaya çalışıyorlar. Özellikle DEAŞ ve Şii güçler, Türkiye ve Bölgesel Kürdistan ilişkilerinin 10 Haziran 2014 öncesi bahara tekrar dönmemesi için, deyim uygunsa intihara benzer kamikaze eylemler yapmaktan bile geri durmuyorlar.
İki gün önce bir gece yarısı DEAŞ militanlarının Kerkük’e sızma girişimiyle, Merkezi Irak yönetiminin “Irak Yüksek Yargı Yönetimi” tarafından eski Musul Valisi ve Ninova Muhafızları Komutanı Nuceyfi hakkında “yabancı ülkeyle iletişime geçtiği” gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarımasını aynı zaman diline denk düşen rastlantısallar olarak mı değerlendireceğiz? Elbette değil. Bunun bir tesadüf olmadığını Irak başbakanı Haydar İbadi’nin ofisinden yapılan açıklamadan anlıyoruz. Yapılan açıklamaya göre; “DEAŞ saldırılarını engellemek için Kerkük’e güç takviye edileceği” belirtildi.
DEAŞ’in eylemleri ile Irak merkezi hükümetinin açıklamalarını yan yana koyduğumuzda aslında iki mesele kabak çiçeği gibi net şekilde görülüyor. 1- Türkiye’nin Musul operasyonundan dışlanmasının esas nedeni ile, 2- DEAŞ ‘in Kerkük’e sürpriz sızması aynı çıkarlara hizmet ediyor. Türkiye Musul operasyonundan uzak tutularak, Bölgesel Kurdistan yönetiminin egemenlik alanlarını kuşatarak, bölgesel yönetimi İran’a muhtaç hale getirip, Türkiye ile var olan bütün ilişkilerine son vermek.
Musul operasyonunu yürüten stratejik aklın kendi içindeki çelişik karakteri Irak ve Suriye’de iki ayrı çıkara endeksli olduğu için, doğal olarak operasyon hem karınca hızıyla ilerliyor hem de kuşatma ve saldırı hamleleri kompakt bir bütünlük içinde gerçekleşmiyor. Şam rejiminin düşmanı olan ABD, Musul Operasyonunun sonuçlarından Halep’teki dengenin etkilenip Esad iktidarının hesaplarını bozmayı tasarlarken, eğer deyim uygunsa Bağdat’da diğer odada ise Esad Rejiminin dostu olan İranlı askeri kurmaylar, Musul ile birlikte Kerkük’ü de operasyon alanına çevirmenin gayreti içindedirler.
İran’lı askeri kurmaylar, hem hükümete akıl veriyor hem de başbakanlığa bağlı Haşd el Şaabi güçlerini koordine ederek, Şii kuvvetlerin Musul’un yanı sıra Kerkük’te de “kurtarıcı” rolünü pekiştirmeye çalışıyor. Yapılan kuşatma planına göre; DEAŞ militanlarının kaçış yolu, Rakka istikametine doğru belirlenmişken, DEAŞ’in Kerkük’e militan sızdırması ancak birilerinin bilerek “yol vermesiyle” izah edilebilir.
Irak Parlamentosu, 28 Mayıs 2015’te, Musul’un terör örgütü DEAŞ’ın eline düşmesinde “ihmalkarlığı” olduğu gerekçesiyle Nuceyfi’yi Musul Valiliği görevinden uzaklaştırmıştı. Peki ne oldu da bugünlerde Nuceyfi hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.? Nedeni basit; Türkiye’nin Irak’daki askeri varlığını gayri meşru konuma düşürmek ve Başika kampını işlevsiz hale getirmek.
Herkes çok iyi biliyor ki, Bölgesel Kurdistan yönetimi Haşd el Şaabi’nin Kerkük’e girmesine izin vermez. Nitekim Başkan Barzani büyük bir kararlılıkla Kerkük’e bakış açılarını şu sözlerle ifade etti: “Bu saldırı, teröristlerin cephede peşmerge karşısında aldıkları yenilgiyi telafi etme yönündeki beyhude bir çabasıdır. Bununla birlikte, Kerkük’lü vatandaşları ve tüm Kürdistan halkını temin ederim ki Yüce Allah’ın desteği, güçlü bir irade, peşmergenin birliği ve kamuyoyla birlikte teröristlere karşı durup tüm çabalarını yenilgiye uğratacağız. Bedeli ne olursa olsun Kerkük korunacak ve düşmanların eline geçmesine izin verilmeyecektir”.
2013 yılında Türkiye ve Bölgesel Kürdistan yönetimi ortak bir geleceğe doğru yürümeye karar verdiler. Ve kıyamet koptu. Türk ve Kürt düşmanları gökkubbeyi başlarına yıkmaya çalıştı. Gün bu geleceğin arkasında kararlıca durma günüdür. Türkiye ile Kürdistan yönetimi arasındaki ilişkiler stratejik ilişkilerden öte hayati ilişkilerdir. Bütün bu belalar da ancak bu iki güç elele verirse defedilebilir.