Dolar yükseliyor, petrol düşüyor, ruble dahil gelişen ülke paraları değer yitiriyor. Petrolün düşüşü üzerinden hesaplar ve planlar değişiyor. ABD açısından doların yükselmesi iç ve dış sorun yaratacak bir durum, ancak şimdilik kura yönelik bir girişim beklenmiyor.
Rusya açısından rublenin düşüşü asla ekonomik bir sonuç değil. Rusya doğrudan ABD’yi -Moskova’da rejim değişikliği- için çaba harcamakla suçladı. Dışişleri Bakan Yardımcısı Ryabkov, Rusya’ya yönelik yaptırımların hesapta Ukrayna konulu olduğunu, ancak esasta Rusya’da rejim değişikliği hedeflendiğini söyledi. Ryabkov, dün meclis brifinginde, ‘Rusya’da rejim değişikliği için sosyal ve ekonomik koşulların yaratılmak istendiğini’ söyledi. Düşük petrol ve düşük ruble bu sosyal ve ekonomik koşullar arasında sayılabilir. Asıl önemlisi: Moskova durumu böyle okuyorsa o zaman her olayı kendi varlık ve güvenliğine yönelik -tehdit- olarak algılayacak ve ona göre karşılık verecek.
Doların yükselmesi kendiliğinden gelmedi... Japon Yeni ve Euro, ilgili merkez bankalarının gizli ve açık müdahaleleriyle zayıfladı. Avrupa ve Japonya merkez bankalarının yine genişleyecekleri algılandı ve bankacı deyimiyle: Dolu bir çamaşır sepeti içinde daha az kirli çamaşır olan dolar, değer kazandı.
Doların yükselmesi ve petrolün düşüşü kısa vadede hem de tam bu Noel alışveriş mevsiminde ABD için olumlu. Tüketici benzine ve ısınmaya harcayacağı parayı, alışverişe harcayacak. Üstelik dolar yükseldiği için ithal mallar daha ucuza gelecek. İdeal bir Noel alışveriş mevsimi... Sonra? Sonra yüksek doların ve düşük petrolün kimin canını daha fazla yakacağına bakacağız... ABD’nin mi, yoksa dünyanın mı canı daha fazla yanacak?
İlk bakışta, geçen haftaki yüksek istihdam verisi, ABD ekonomisinin 5 yıldır beklenen ivmeyi yakaladığına işaret. Öte yanda düzgün verinin bir istatistik hatası olduğunu savunanlar var. O tartışma hep vardı, sürüyor... Başkan Obama bile ‘Son istihdam rakamı balon değil’ dedi. Başkan iyi veriyi savunmak zorunda hissediyor kendini. Veriden ikna çıkarmak için Başkanın ifadesine neden gerek var?
Ayrıca, düşük petrol fiyatının, enerji şirketlerinin yatırım bütçelerini ve kârlarını düşüreceğine yönelik açıklamalar başladı. Burada soru: Dolardan ve düşük petrolden giden, başka yerden gelecek mi, yoksa boyadan mı kazanılıyor?
Ve hep dolaştırılan soru: FED faiz artışı beklenenden önce gelirse ne olur? Yani yıl ortasına kadar istikrarlı veri olmazsa, ilk adım faiz artışı yıl sonuna kayabilirdi. Ondan erken faiz artarsa ne olur? Tekrar: Artacak olan da sadece bir adım.
Esasta ABD ekonomisinin kendi faiz artışına dayanıp dayanmayacağı hâlâ soru işareti... Son bir haftadır ABD bono faizlerindeki aşırı dalgalanma, piyasanın rahat olmadığını, paniğe yakın durduğunu gösteriyor. Borsa rekorda, kimse memnun değil. Bunlar büyüyen ve rahat büyüme yoluna girmiş ekonominin halleri değil.
Ve de önceki gün Merkez Bankalarının Bankası BIS’in dolar raporu geldi. Özetle diyor ki: Gelişmiş ülkelerde dolar borçlanması göklere çıktı. Dolar yükselmeyi sürdürürse sistemik krizler çıkabilir. Onların asıl baktığı Çin, Hindistan, Brezilya. Dolar yükselmesi, FED’in faiz artışıyla daha da kökleyecek... Yani öyle bir ortam ki, ABD büyümesinin inandırıcılığının tartışıldığı ortamda FED kazara tek adım faiz artırırsa, dünya ekonomik krizi çıkabilir. Bu nasıl ekonomik canlanmadır?
ABD’de yılbaşından beri -uzun dönemli durgunluk- diye bir durum tartışılıyor. ABD’ye Hazine Bakanlığı yapmış, FED Başkanlığının kıyısına gelmiş, niyeti gündemi tartışılmayacak netlikte ve dobra bir ekonomist olan Larry Summers diyor ki: Son iyi veriye rağmen, ABD (ve Batı) uzun dönemli durgunluk içinde olabilir... Bir-iki iyi veri durumu değiştirmez.
Summers’ın asıl dediği: ABD ekonomisi normal faiz düzeyine dayanacak bir büyümede değil... Yani: Normal faiz artışına dayanamayacak bir ekonomi var, onun para birimi dolar yükseliyor ve bu yükseliş devam ederse, ABD dahil her yerde hasar yaratacak. 2015’in şimdiden görünen manzarası budur.