Paralel Yapı artık iyice gün yüzüne çıktı, gün yüzüne çıkmakla kalmadı, nasıl bi hiyerarşi içinde çalıştığı, nereden, hangi yollarla emir aldığı da netleşmeye başladı. Amerika’da yaşayan Fethullah Gülen’in Paralel Yapının başı olduğu, gerek kimi telefon görüşmeleriyle gerekse herkul.org adlı sitede yayınlanan vaazları aracılığıyla Paralel Yapıyı sevk ve idare eden imamlar ordusuna talimat verdiği belgelendi. Tahşiyecilere yönelik yürütülen kumpasın ortaya çıkması Paralel Yapının nasıl iş gördüğünü daha yakından görmemize vesile oldu. Dün bu sütunda anlatmaya çalıştım, bugün de devam edelim.
***
Kemal Gümüş’ün haberini yaptığı 14 Aralık soruşturma dosyası da öyle gazete, adliye ve emniyet önünde gövde gösterisi yapan, ilk kez slogan atan, pankart açan, eylem yapan, dış basına poz vererek gazeteciler susturuluyor diye göz göre göre yalan söyleyenlerin iddia ettiği gibi zayıf bir dosya değil. ‘Paralel polislerin’ yaptığı gibi harici delillerle desteklenmeyen istihbarat bilgilerinden yola çıkarak hazırlanmış bir rapordan hareketle başlamış da değil. Ne idüğü belirsiz bir ihbar mektubu veya bir CD’nin Emniyete ulaştırılması suretiyle de açılmış bir soruşturma değil. Tahşiye kumpasının mağdurlarının kupasın ipucunu göstermek suretiyle yaptıkları bir şikayetle başlamış. “Filmden, sanattan korkan iktidar” gibi mağduriyet edebiyatını sündüre sündüre psikolojik harekat güçlerine cephane yapanlar için, üzülerek söylemek durumundayım, film yeni başlıyor!
***
Fethullah Gülen ile Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonu arasındaki hiyerarşik bağ da basbayağı net görülüyor; miyop değilseniz tabi, ya da paralel bir lens yardımıyla etrafa bakmıyorsanız.Mesela dershanelerin dönüştürülmesi sürecinde paralel yapının icraatlarını inceleyen savcılık, talimatların Gülen’den geldiğini ardından Samanyolu televizyonu ile Zaman gazetesinde kara propaganda yapıldığını tespit ediyor ve bu yöntemi Tahşiye soruşturması ile karşılaştırıyor.
Dershanelerin dönüştürülmesi tartışmasının yaşandığı dönemde Hidayet Karaca ve Gülen 20.09.2013 tarihinde görüşüyor. Akabinde konu herkul.org’da Gülen’in konuşmasında gündeme geliyor. 8.9.10.11 Ekim ve 25 Kasım tarihlerinde Zaman gazetesinde manşet oluyor ve konu Gülen ile Karaca arasında geçen Karanlık Kurul’da sahneleniyor.
***
Denilebilir ki dershanelerin kapatılması konusunda Gülen’in tepki vermesi ve yayın organlarında konunun işlenmesi suç mu? Zaten burada önemli olan aradaki hiyerarşinin tespit edilmiş olması. Gülen yap deyince yapılıyor mu yapılmıyor mu, mesele bu? Taşhiye kumpası böyle kuruluyor: 06.04.2009 tarihinde Fethullah Gülen’in www.herkul.org sitesinde İrtica Paranoyası adlı konuşmada Tahşiyecilerden bahsetmesi, 08.04.2009 tarihinde Zaman’da “Terör Örgütü Üretenler Yeni Tezgah Peşinde” adlı köşe yazısı, 09.04.2009 tarihinde Samanyolu TV’de yayınlanan Tek Türkiye dizisinin 64. bölümündeki Karanlık Karar Kurulundaki diyalogda Tahşiye’nin örgüt olarak adlandırılması, ardından ifadesi alınan yazarların konuyu köşelerinde yazması, 23.04.2009 tarihinde Tek Türkiye’nin Tahşiye bahsini örgüt olarak işlenmeye devam edilmesi, 29.04.2009 tarihinde İstihbarat Şube Müdürlüğünün Radikal Tahşiye Grubu ismini Terörle Mücadele birimine bildirmesi, 04.05.2009 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına Radikal Tahşiye grubu faaliyetleri konulu yazı gönderilip soruşturma izni istenmesi, teknik takip kararı alınması... Her şey bir tesadüf, öyle mi? Velev ki tesadüf ama galiba çok ‘kötü’ bir tesadüf! Bu tesadüfler zincirinden sıyırmak ancak bir paralel yapı desteğiyle mümkün! Ama maalesef artık o da yok!