Türk futbolunda Federasyon ve MHK; her hafta aldıkları yoğun eleştirilerin baskısı altında, “Şampiyonluğa giden takımlara yol verin” tarzında bir çözüm deniyor ama, o da işe yaramıyor.
Üç büyüklerin kolay maç kazanması konusunda açık ya da gizli lojistik destek uygulaması; tartışmaları keseceği yerde daha da hızlandırıyor. Federasyon ve MHK, ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabildi.
Aziz Yıldırım’ın evvelki sezon “F.Bahçe’ye niye penaltı verilmiyor” diye hesap soran çıkışından sonra, bu sezon bol kepçe penaltı ikramı başladı. Beşiktaş üst üste 7 maç kazanırken; Konya maçında olduğu gibi, haketmediği 3 puanları da oldu. G.Saray’da Selçuk İnan’ın son maçta mutlak görmesi gereken sarı kart; bir sonraki Beşiktaş derbisi için “Kart cezalısı” olma durumu düşünülerek, es geçildi...
Federasyon’un “Kıyakçılık” politikası, karşısındaki cazgır tarafların açgözlülüğü yüzünden sonuç vermiyor. Çünkü daha fazlasını istiyorlar. Ya da yapılan kayırmaların eşit düzeyde olmadığı tartışması gelişiyor. Çakallarla yaptığı zoraki dansla hiçbirine yaranamıyor ve dans sırasında illa da birinin ayağına basıyor. Oysa yaranma politikası yerine, adil olmayı seçse; gene başı ağrıyacak ama, en azından dik durma onurunu sergileyecek. Böylece gün gelir, yaptıklarının değeri nasılsa anlaşılır. Saygıyla anılırlar.
Ama bu fırıldak politikayla, önüne gelinin şamar oğlanı haline dönerler. Gitttiklerinde saygıyla anılmak bir kenara, arkasından teneke çalarlar.
Benim anlayamadığım şu... Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören, Türkiye’nin önemli bir şirketinin (Hatta holdinginin) sahibi... Parası, gücü, tanınmışlığı, iş çevresinde belli bir saygınlığı var. Federasyon Başkanı olmasa da, ülke genelinde etkinliğini sürdürebilecek fırsatlara sahip... 3 büyüklere yaranma politikası yerine, ülkenin ihtiyacı olduğu “Adil Futbol” olgusunu belki de en rahat işleve sokabilecek birisi... Kimseden korkusu olmaması lazım. Ama o da herkese ve her şeye boyun büküyor. Gerekli direnci, cesareti, inancı, kararlılığı göstermekten uzak... Çare değil, aksine ayak bağı oluyor.
Bütün statlarda aleyhine bağırılıyor olmasını da hiç dert etmediği belli. “Ne olursa olsun başkan kalayım” inadı; kendisine, ailesine, şirketine ve en önemlisi Türk futboluna zarar veriyor.
Kendisi anlamıyor ama, anlatanı da mı yok?