Yıl 2002
18 yaşındaydı. Trafik kazasıyla kaybettiği, kendisinden 6 yaş büyük ağabeyinin tabutunu taşıdı.
Yıl 2007
23 yaşındaydı. Supersport Dünya Şampiyonluğu’nu bitime 3 yarış kala garantileyerek dünya şampiyonu oldu.
Yıl 2008
24 yaşındaydı. Bu kez de motosiklet kazasında kaybettiği kendisinden 2 yaş büyük ağabeyinin tabutunu taşıdı.
Yıl 2009
25 yaşındaydı. Dünya şampiyonuydu, sponsoru yoktu, maddi desteği yoktu. O sırada İddaa’dan isim hakkı geliri olarak 700 bin TL kazandı, “Bahis ve şans oyunlarından gelen tek bir kuruşu boğazımdan geçirmem” diyerek reddetti. (Daha sonraki yıllarda reddettiği bu gelirin toplamı 1.5 milyonu aşacaktı)
Yıl 2010
26 yaşındaydı. Süpersport Dünya Şampiyonluğu’nu 2. kez kaldırdı, bitiminde Türk bayrağı ile attığı tur ve giydiği Osmanlı kavuğu ile çok konuşuldu.
Yıl 2011
27 yaşındaydı. Bu yılın kaderinde de babasını kanserden kaybetmek ve elleriyle toprağa vermek yazılıydı. 6 kişilik ailenin tek erkeği kalmıştı.
Yıl 2012
28 yaşındaydı. Süpersport Dünya Şampiyonluğu’nu 3. kez kazanan ilk sporcu oldu, bayrağı yeniden dalgalandırdı, İstiklal marşını yeniden okutturdu.
Yıl 2014
30 yaşındaydı. Hayatını Julia Looman ile birleştirdi.
Yıl 2015
31 yaşındaydı. 14 Mart 2015’de oğlu Hamza dünyaya geldi. Hayali oğlunu 3 yaşından itibaren evinin önündeki pistte go-kart araçlarında yetiştirmek ve onu dünyanın ilk müslüman ve Türk Formula 1 şampiyonu yapmaktı. Bu yüzden de adı Hamza olacaktı. Hem Türk hem de müslüman olduğu belli olsun diye...
Doğumundan kısa bir süre sonra Hamza bebek beyin kanaması geçirdi. Bu haberi alır almaz aradım, müthiş bir tevekkül ile “Takdir-i ilahi, bu halimize de şükürler olsun. Allah geleni sorgulamak haddimize mi?” dediğinde duraksadım, bir şey söyleyemedim.
Hamza bebek 4 ay yoğun bakımda kaldı.
26 Temmuz Pazar günü acı haber geldi. Minik bedeni bu kadar yükü kaldıramamıştı.
31 yaşında bir genç adam bugün kucağında küçücük yeşil bir tabutu tek başına taşıdı.
30 yıllık ömrüne 3 dünya şampiyonluğu, 2 kardeş bir de baba acısı sığdıran Kenan Sofuğlu Hamza’sının minik bedenini toprağa verdi;
Tevekkül ve teslimiyet içinde...
* * *
Şimdi sizler, bizler, hanımefendiler, beyefendiler.
Çok mu bunaldınız bu hayattan, yaşanmaz hale mi geldi?
Hayat hep yokuş mu yapıyor size, hep zora mı koşar oldu?
“Allahım neden ben!” diye isyan mı ediyorsunuz yer yer?
Halinizden memnun mu değilsiniz?
O zaman oğlunun tabutunu taşıyan genç adamın fotoğrafını çıkartıp masanıza asın.
Hep daha fazlasını isteyen, azıyla yetinemeyen, elde edemediğine isyan eden nefislerimiz pek bir şey anlamasa da,
Belki kalplerimiz biraz da olsa yumuşar…
Lütfen bu yazıyı kendine gelmesi gereken dostlarınızla paylaşın.
***