Alevilik nedir?
İslam içi midir, dışı mıdır, Alili midir, Alisiz midir, mezhep midir, cemaat midir, tarikat mıdır, yol mudur, o mudur, bu mudur?... Bunu biz tartışabiliriz; Aleviler, Sünniler ve diğerleri olarak kanaatimize göre hüküm koyup ona uygun bir tutum alabiliriz. Herkes ayrı bir Alevilik tanımı yapabilir.
Ama devlet yapamaz.
Devlet Sünniliği de, Aleviliği de, Nakşibendiliği de, Nurculuğu da, Ortodoksluğu da tanımlayamaz. Haddine düşmez.
***
Devlet ibadethaneyi de tanımlayamaz.
İbadethane, içinde ibadet edilen yerdir. İsteyen namaz kılar, isteyen semah döner, isterse de kediye tapar. “Bu benim ibadetimdir” dediği an konu kapanmıştır.
Bir Alevi ister camiye gider, ister dergaha, isterse de ikisine birden. Biri ona “gerçek Alevilikte bu olmaz, şu olur” diyebilir.
Ama devlet diyemez.
Devlet, din ve vicdan özgürlüğünün gereğini yapmak ve bu konuda susmak zorundadır. Bu onun için bir lütuf değil, ödevdir.
Cemil Çiçek bir birey olarak Aleviliğin İslam içi olduğunu düşünebilir. Alevilerin çoğu da böyle inanıyor olabilir. Hatta teolojik olarak bu tez doğru da olabilir.
Ama bunun norm belirlemede önemi yoktur. Meclis’e düşen din ve vicdan özgürlüğünü herkes için güvence altına almaktan başkası değildir.
Diyanet’in ne düşündüğü de umurumda değil. Ondan bu konuda görüş sormak hata.
***
Cemevi ibadethane değilmiş.
Hükümetin bu konudaki yaklaşımını haklı olarak eleştiren Taraf da tutmuş “Alevilik dindir ibadeti cemdir” diye manşet atmış. Böylece o da aynı yanlışın öbür ucundan tutmuş; içeriğe girmiş, özü kaçırmış. Burada “öz,” içerik değildir.
Alevilik öyle olsa ne olur, böyle olsa ne olur?
Talep din ve vicdan özgürlüğü kapsamındaysa, hukuki normun belirlenmesinde inancın içeriğini tartışmanın anlamı yoktur.
Kaldı ki, homojen bir Sünnilik olmadığı gibi, homojen bir Alevilik de yoktur.
***
CHP Dersim milletvekili Hüseyin Aygün’ün “Meclis’e cemevi” talebi meşrudur. Cemil Çiçek ve Bülent Arınç’ın itirazı gayri meşrudur.
Okula, fabrikaya, operaya mescit veya daha doğru bir ifadeyle ibadethane talebi meşrudur; ona yasak getirmek gayrimeşrudur.
***
Kemalistleri anlıyorum; onlar dar kafalı bürokratların şekillendirdiği totaliter bir ideolojiye sahipler.
Resmi bir din tanımlayıp, ona uymayan bütün inanış ve pratikleri suç haline getirdiler.
Tarikatları, cemaatleri yasakladılar. Hem Sünni hem de Alevi dergahlarını. Cemler de basıldı, hu çeken Nakşibendiler de, risale okuyan Nurcular da.
“Şeriat Devleti” olan Osmanlı’da kurulan Heybeliada Ruhban Okulu “laik Cumhuriyet” döneminde kapatıldı, Süryaniler kadim kiliselerini Suriye’ye taşıdı.
Herkes çok acı çekti. Ama görünen o ki, kimse ders alamadı.
***
Şimdi Kemalizmin mağdurları Kemalistlik yapıyor. Yüzlerce yıllık bir küskünlüğü sona erdirecek basit adımları atmakta zorlanıyor. Oysa bu mümkün.
İslam’da camiden başka ibadethane yoktur diyenler: Bin yıldan fazla bir süredir caminin yanındaki Nakşi, Kadiri, Rufai, Mevlevi ve Alevi dergahları/hangâhları / tekkeleri ve zaviyeleri “kaçak yapı” mıydı? Orada yapılan ibadet değil miydi? Hala da değil mi?
Hem Alevileri en iyi sizin anlamanız gerekmez mi? “La ikrahe” okuyup sonra din tanımlamak, ibadethane tanımlamak yakışıyor mu size?
***
Kemalistleri anlıyorum. Ama onların mağduru ve muhalifi olan “Kemalistleri” anlamıyorum. Onların din ve vicdan özgürlüğü konusunda Kemalist kalıplarla düşünmelerini anlamıyorum.
Cemil Çiçek’i anlıyorum ama Bülent Arınç’ı anlamıyorum. Üzülüyorum ve hakikaten sinir oluyorum.
Sözü, siyaseti ve hayatı savunalım!
“Hiçbir savaş sonsuza kadar sürmez. Bu topraklara barış mutlaka gelecek.” O gün gelsin artık.
Leyla Zana’nın siyasi çözüm ve barış çabalarını destekliyoruz. Bu metni imzalayan Kürt kanaat önderlerini kutluyorum. Onlar, tarihin bu kırılma noktasında yaşamdan ve barıştan yana durdular.
Kürtseniz imzalamanız, değilseniz desteklemeniz için adres: www.siyasalcozumedestek.com