Geçmişte benim gibi tek adamlık sistemine karşı çıkmış olanların, şimdi tek adamlığa karşı çıkmalarını anlarım.
Geçmişte benim gibi partili cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkmış olanların, şimdi partili cumhurbaşkanlığına karşı çıkmalarını anlarım.
Geçmişte benim gibi milli şeflik sistemine karşı çıkmış olanların, şimdi milli şefliğe karşı çıkmalarını anlarım.
Ancak geçmişte tek adamlık sistemini savunanların, şimdi tek adamlığa karşı çıkmalarını nasıl anlayayım?
Geçmişte partili cumhurbaşkanlığı sistemini savunanların, şimdi partili cumhurbaşkanlığına karşı çıkmalarını nasıl anlayayım?
Geçmişte milli şeflik sistemini savunanların, şimdi milli şefliğe karşı çıkmalarını nasıl anlayayım?
Geçmişte başta CHP’liler olmak üzere, Kemalistlerin Mustafa Kemal’in de, İsmet İnönü’nün de tek adamlığını, partili cumhurbaşkanlığını, milli şefliğini savundukları biliniyor.
Bakın Kemalistlerin yayın organı Cumhuriyet gazetesinin 22 Mayıs 1932 tarihli nüshasında, “Kemalist Türkiye’den faşist İtalya’ya selam” manşeti yer alıyor.
Cumhuriyet gazetesinin 21 Mayıs 1941 tarihli nüshasında ise “Milli Şefimizle Führer Hitler arasında samimi tebrikler” manşeti yer alıyor.
Kemalistlerin Türkiye’nin de, faşist İtalya’nın da, Nazi Almanya’sının da tek adamlarını, milli şeflerini övdüğü, kutsadığı görülüyor.
Bunlar gibi birçok tarihi gerçek varken, bugün Kemalistler kalkıp “Milli şefliğe karşıyız” diyorlar.
“Partili cumhurbaşkanlığına karşıyız” diyorlar.
“Tek adamlık sistemine karşıyız” diyorlar.
Aslında onlar tek adamlık sistemine karşı değiller.
Aslında onlar partili cumhurbaşkanlığına karşı değiller.
Aslında onlar milli şefliğe karşı değiller.
Onlar sadece Tayyip Erdoğan’a karşı.
Eğer bugün Tayyip Erdoğan’ın yerinde İsmet İnönü gibi biri olsaydı, tek adamlığa da partili cumhurbaşkanlığına da milli şefliğe de karşı çıkmazlardı.
Onların tek derdi kendileri gibi olmayan, kendilerine benzemeyen birinin ülkeyi yönetecek olması.
Nitekim 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçiminde de eşi başörtülü olan birinin cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkmadılar mı?
Eşi başörtülü olan birinin cumhurbaşkanı olmasını imkânsız kılmak için, 367 kuralını uydurmadılar mı?
Dahası, o günün Genelkurmay Başkanı, eşi başörtülü olan birinin cumhurbaşkanı olmasını engellemek için e-muhtıra yayınlamadı mı?
Başta Aydın Doğan medyası olmak üzere, Kemalist medya da bu yapılanlara var gücüyle destek olmadı mı?
Kemalistler, oyun oynanırken oyunun kuralını değiştirmeye kalkmadılar mı?
Düşünün, eşi başörtülü birinin cumhurbaşkanı olması söz konusu olmadıkça, Meclis’te hep aynı kuralla cumhurbaşkanı seçilmişti.
Ama ne zaman ki eşi başörtülü birinin cumhurbaşkanı olması söz konusu hale geldi, işte o zaman bu kuralda değişikliğe gidilip 367 kuralı getirildi.
Oyun oynanırken oyunun kuralı değişir mi?
Mevcut kurala göre atılan gole, “Biz şu an kuralı değiştirdik; o gol sayılmaz” denilir mi?
Dediğim gibi, Kemalistlerin asıl derdi ne tek adamlık ne partili cumhurbaşkanlığı sistemi.
Onların asıl derdi, kendilerinden olmayan, kendilerine benzemeyen birinin ülkeyi yönetmesi değil mi?