Muhalefette bülbül gibi şakıyan rahmetli Bülent Bey, iktidara gelince, na yazık ki, karga gibi ve çare beyaz atının sırtında, IMF Şövalyesi kılığında Kemal Derviş geldi. Şöyle bir göz attı ekonomiye ve "Her şey bana anlatıldığından çok kötüymüş meğer!" dedi. Ve ilk iş olarak belimizdeki kemerleri boğazımıza sarıp var gücümüzle sıkmamızı istedi. Çaremiz mi vardı? Yaptık dediğini mosmor kesilinceye kadar!
ABD'nin istediği olmuş, Türkiye kalkınma yolunda en az on yıl geriye düşmüştü. Yani? Yani Türkiye, Orta Doğu'da Amerika'nın emir eri olma görevini, "gıkını" çıkarmadan sürdürecekti!
Yıllar evrile devrile geçti. Derken millete "öcü" olarak sunulan Tayyip Erdoğan çıkıp gelinceye kadar. Erdoğan'a ne karalar çalındı ne karalar. Üniversite diploması olmadığından başladılar, yabancı dil bilmemesini, yani bir batı dilini. çok büyük bir kusur olarak masaya sürdüler. Ama bu kez milleti kandıramadılar. Erdoğan ve kurduğu AK Parti 18 yıldır onca seçimi kazanarak hala iktidarda. Bu sürede Türkiye gerçekten de çok yol aldı. Artık tersine değil Mersin'e gidiyorduk el ele vermiş. Ve bir kez daha karşımıza ABD çıktı; besbelli pek telaşlanmıştı. Hele de IHA'lar, SİHA'lar, firkateynler, denizaltılar, füzeler sahada yerlerini alınca ve Türkiye milyar dolarlık silah ihracatı gerçekleştirince.
Özetle Türkiye, Orta Doğu Jandarmalığından, Orta Doğu Mareşalliğine terfi etmişti. İşte o zaman ABD'nin başına geçen, beyninin bir çeyreğini ameliyat masasında bırakan Joe Biden ABD'nin sapsarı dişlerini gösterdi. Ve Türkleri pek bir sevdiğini, tek derdininse Tayyip Bey olduğunu, Türkiye'deki muhalefetle iş birliği yaparak onu makamından indireceğini söyledi. Ve Kılıçdaroğlu Kemal Bey mutluluktan zıp zıpladı, ardından da vücuduna pek bir kocaman gelen ellerini çırptı da çırptı.
Ne demişler Kemal Bey? Ne çabuk unuttun?! Geçti Bor'un pazarı; sür eşeğini Niğde'ye!"
Hadi bakalım Kemal Bey'im... Niğde'de görüşmek üzere...