Bir haftadır "Külliye'ye giden CHP'li" yalanı kimin kime kumpası, bunu konuşuyoruz. Olayı takip etmeyenler için özetleyelim; geçen hafta Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Amiral gemisi tabir ettiği Sözcü gazetesinde Rahmi Turan "Bir CHP'linin Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Külliye'de gizli bir görüşme yaptığını, Erdoğan'ın o kişiye Türkiye'nin güvenliği için senin genel başkan olman gerekir dediğini" yazdı. Hemen ertesi gün, Kılıçdaroğlu yandaş kanalı Fox'ta "Şaşırmadım, doğrudur ama isim veremem" dedi. Ardından, olağan şüpheli sayılan Muharrem İnce, bunun kendisiyle uzaktan yakından alakası olmadığını, CHP Genel Merkezindeki bir çetenin kumpası olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise "İspatlarsan ben cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum sen genel başkanlığını koyuyor musun?" diye Kılıçdaroğlu'na meydan okudu.
O dakikadan sonra işler tersine döndü. Rahmi Turan önce bahsedilen ismin Muharrem İnce olduğunu, haberi getirenin ise çok güvendiği 20 yıllık arkadaşı Talat Atilla olduğunu söyledi.
İsmi deşifre olan Atilla da "Haber kaynağım bir CHP'li" dedi.
Hülasa kurdukları kumpas ellerinde patladı.
Rezilliğin telafisi yok ama en azından Rahmi Turan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Muharrem İnce'den özür diledi. Parti cenahı ise iyice sıvamakla meşgul.
Kılıçdaroğlu gerçekle yüzleşmek ve özür dilemek yerine her aşamasında CHP'nin olduğu bu kumpası hala Erdoğan'a yıkmaya çalışıyor, "Devletin en kritik kurumları CHP'nin içini karıştırmak için görevlendirilmiş" gibi akıl almaz yalanlara devam ediyor.
‘KILIÇDAROĞLU EN GÜÇLÜ DÖNEMİNDE’ SAVUNMASI
CHP'de entrika bitmez. O yüzden bu yaşananlara Kılıçdaroğlu'nun ifadesiyle söylersek "şaşırmadık". Fakat büyük olasılıkla bu kumpasın bir hedefi de Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Muharrem İnce ise tamamen devre dışı bırakılmak istenirken bir taraftan da "olağan şüpheli" sıfatıyla kullanılmıştır.
Bu tezi, "Kemal beyin en güçlü dönemini yaşadığı ve olası rakiplerini bertaraf etmek için böyle bir kumpasa ihtiyacı olmadığı" görüşüne dayanarak söylemiyorum. Muharrem Bey başkanlık seçiminden sonra ağır hatalar yapmışsa da bence hala genel başkan adayı namzedidir. Zira CHP'de ne yenilmek başarısızlığı kabul etmeyi getirmekte ne de yalanının ortaya çıkması kimseyi rezil etmektedir. İnce, İstanbul ve Ankara'yı CHP'ye kazandıran taktiğin mimarı olarak görülen Kemal Bey'in güçlü tek aday olarak çıkmak isteyeceği şaşalı kurultay hayallerini pekala kabusa çevirebilir.
KUMPASLARIN PARTİSİ CHP
Lakin mesele esasında CHP'nin operasyon çekilebilir bir parti olmasında. Kemal bey, cenk meydanında iyi kılıç salladığı için Kılıçdaroğlu olmuş, liderlik vasıfları dolayısıyla Kemal ismini almış ve bu sayede CHP'ye genel başkan olmayı başarmış falan değil. Tersine CHP'nin bir önceki genel başkanına kurulan bir kumpasla o koltuğa oturmuş biri. Koltuğunu borçlu olduklarının dümeninden çıkamaması tabii. CHP'deki eksen kayması da borcun tahsilatıyla ilgili bir konu. Ama artık alacaklılar için Kılıçdaroğlu'nun yetenekleri kifayet etmiyor, yerine başka biri düşünülüyor olabilir. Ya da "Sen artık oyunda yoksun" denilince Kılıçdaroğlu formasını çıkartıp uslu uslu yedek kulübesine geçecektir ama bu esnada Muharrem İnce'nin baş göstermemesi için böyle bir kumpas tertip edilmiştir. Yani bu kumpasın bir mağduru da Kemal Bey'dir ama o kadar iradesi elinden alınmış biridir ki kendisi, Muharrem İnce'nin "Gel kameraların karşısına geçelim ve bu kumpası birlikte çökertelim" teklifini kabul edememiş, ikbalini borçlu olduklarına memuriyete devam etmiştir.
Bu arada Cumhurbaşkanı'na çamur sıçratmaya çalışmak onun için tek güvenli liman.
Bu yüzden kumpasla yüzleşmek yerine "Erdoğan CHP'yi karıştırmak istiyor" nakaratına takılıp kaldı. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan "Niye uğraşalım, Kemal Bey'den daha iyi bir muhalefet lideri düşünemeyiz" diyor.