CHP, Kemal Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme" açıklamalarıyla yeni bir tartışmanın içine girdi. Uzlaşma, yüzleşme gibi ifadeler kullanmak yerine helalleşmek gibi dini-kültürel bir kelimenin özellikle tercih edildiği anlaşılıyor.
CHP tek parti döneminin bütün mirasını tekeline almış bir siyasi parti. Bu nedenle de toplum nezdinde kurucu kadronun olumlu imajını tek başına sahiplendiği gibi bazı olumsuzlukları da sahiplenmek durumunda kalıyor. CHP üzerinde etkili olan gazetecilerin ve elitlerin açıklamalarından helalleşmeyi bir yüzleşme ve itiraf olarak algıladıkları kamuoyuna yansıdı.
CHP için tek parti döneminin bütün mesuliyetini almanın Türkiye siyasi aritmetiğinde nasıl sonuçları olduğunu çok partili siyasi hayatımız bize defalarca göstermişti. Ecevit'in ortanın solu söyleminden Baykal'ın çarşaf açılımına benzer tecrübeler yaşanmıştı.
Baykal sağ siyasetten transferler yaparak en azından seçim atmosferinde "partisini merkeze taşıyor" imajı için uğraşmıştı. Baykal 2008 yılında partide bir tüzük değişikliği yaparak sol partilerde güçlendirilmiş olan genel sekreterlik makamının gücünü kırmak istiyordu. Partiyi değişime açık hale getirmenin yolu örgüt üzerinde ağırlığı olan Önder Sav'ı geri çekmekti. Tüzük değişikliği bir sonraki kurultayda uygulanacaktı.
Baykal'a yapılan şantaj sonrası Önder Sav'ın desteğiyle Kemal Bey genel başkan seçilmişti. Ancak 2008'deki tüzük değişikliği Yargıtay'ın hatırlatmasıyla birden gündeme düştü. Güçlü Genel Sekreter Sav'ın partiden uzaklaştırılması artık Kemal Kılıçdaroğlu'nun iki dudağı arasındaydı.
Kılıçdaroğlu 13 yıllık genel başkanlık macerasında birçok yenilgi almasına rağmen 2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara sonuçlarının etkisiyle partisindeki hakimiyetini arttırdı. Bu seçim aynı zamanda 10 Aralık ve Vişnelik hareketlerinin partideki gücünü ve etkisini de kanıtladı.
Şüphesiz Kılıçdaroğlu'nun bu denli güçlü olduğu bir dönemde Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş'ın 2023 seçimlerinde aday olması imkânsız. Zaten parti genel merkezinin bu konudaki tutumu çok uzun zamandır net. Parti delegelerinin %99'u genel başkanın adaylığını desteklemiş/beyan etmiş durumda. Parti meclisi ise blok destek vererek bu konuyu artık tartışma dışında tutuyor.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun örgütünü helalleşme yolculuğuna ikna etmesi ne denli gerçekçi ya da mümkün bunu kamuoyu takdir edecektir. Şüphesiz ülkedeki mağdur kitlelere ulaşma ve helalleşme çabasında birçok hatayı kabullenme ve özür dileme arzusu vardır. Bu süreçte Erdoğan'ın sıklıkla CHP mazisini hedef alan söyleminin dönüştürücü etkisini/başarısını görmekteyiz.
CHP'nin siyasal zeminini demokrasiye ve hukuk devletine oturtma arayışı ütopik bile olsa önemlidir. Uzun yıllar vesayet merkezleri üzerinden demokratik sisteme tıkaç olan bir anlayışa partinin tepesinden gelen yüzleşme/öz eleştiri manidardır. Partinin geciken kurultay takvimi ile bu dönüşüme rıza gösterenler ve karşı çıkanların kaderi de belirlenecek görünüyor.
Kılıçdaroğlu'nun helalleşme açılımı öncelikle kendi adaylığını ittifakın diğer mensuplarına tasdik ettirme gayretidir. Tıpkı Demirtaş ve Kavala açıklamalarıyla ulaşmak istediği kitleler gibi. Önümüzdeki aylarda parti içinde otoritesi iyice artmış bir genel başkanın, ittifak liderlerini ikna edebilmek için hangi ilginç açıklamaları yapacağını hep birlikte izleyeceğiz.
Türkiye'nin gündeminde başka başlıklar olsa bile CHP'nin gündeminde ittifakın ortak adayı olma arzusu öne çıkıyor. Kılıçdaroğlu eğer millet ittifakının liderlerini ikna edemezse partilerin tabanlarına doğrudan mesaj vermeye devam edecek ve Erdoğan karşıtı cephenin en güçlü adayı olduğunu iddia edecektir. HDP'yi bu sefer de ikna edebilmek için parti eğiliminin tersine tutum sergileyerek tezkereye hayır diyen Kılıçdaroğlu'nun koşusunu dikkatle takip edeceğiz.
Umarım Kılıçdaroğlu terörün kökünün kazındığı bugünlerde Diyarbakır'da HDP binasının önüne de koşarak gider ve evlat nöbeti tutan annelerden helallik ister.