İsrail'e yağmur gibi düşen roketleri görünce aklıma bu ifade geldi.
Zira Tel Aviv yönetimi sistemli bir şekilde işgalini sürdürüyor.
Filistinlilerin 50 yıldır yaşadığı evlerini başlarına yıkıyor.
Gazze'yi ambargo altında ölmeyecek ama açlık sınırında sürünecek duruma getiriyor. Çoğu zaman gündeme dahi gelmiyor ama her hafta İsrail güvenlik güçlerinin öldürdüğü, gözaltına aldığı, zulmettiği Filistinlilerin haberleri geliyor.
Köşeye sıkışan kedinin bile ölümün kıyısına geldiğinde nasıl aslan kesildiğini bilenler bilir.
Hamas'ın askeri kanadının başlattığı, "AKSA TUFANI OPERASYONU"nu biraz da bu açıdan okumak lazım. MOSSAD'ın bu sürpriz saldırıya hazırlıksız yakalanması, İsrail sınırlarının kısa sürede geçilmesi güvenlik analistlerinin yorumlayacağı bir mesele. Yaşananlar Hamas'ın da boş olmadığını ve artık bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor. İsrail, "savaş durumu" alarmı verdi. Gazze'yi bombalıyor. Her iki tarafta da sokaklarda siviller ölüyor.
Yani yine ölüm, yine gözyaşı, yine kan...
Osmanlı çekildiğinden bu yana Batı'nın "Orta Doğu" dediği coğrafyanın kaderi bu ne yazık ki, çok yazık...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kongrede verdiği mesajları biraz da bu açıdan okuyun lütfen. Yusuf Alabarda'nın anlatımıyla, "Coğrafya komple ateş hattından mahşeri bir çatışma ortamına giriyor. Güçlü, istikrarlı ve muktedir Türkiye Cumhuriyeti Devletine sımsıkı sarılma zamanı" takdir sizin...
ABD'YE SİHA MEKTUBU
Bir an ABD askeri olduğunuzu düşünün.
Evinizden 12 bin kilometre uzakta Suriye'desiniz.
Emir gelmiş. "Türkiye operasyon yapıyor. Sığınaklara inin ve çıkmayın. SİHA'lar bölgede cirit atıyor" denilmiş.
O sırada bulunduğunuz üssün 500 metre yakınında bir SİHA var.
Bu sizce ne anlama gelir?
Meseleye üç açıdan bakalım.
ABD açısından "Türkiye bize SİHA ile mektup yazmış" diye okunabilir.
Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Ryder, Suriye'de bir Türk SİHA'sını vurmak zorunda kaldıklarını söyledi. "Bu meşru müdafaaydı. ABD askerleri sığınaktaydı ama SİHA üssümüze 500 metre mesafedeydi. Üzgünüz" açıklamasıyla ruh hallerini ortaya koydu. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı'nın "Bu eylemlere karşıyız. Nefsi müdafaa hakkımızı koruyoruz" açıklamasını paylaşıp, ardından silmek zorunda kalması, "ABD müesses nizamında bir güç çekişmesi mi var?" sorusunu beraberinde getirdi.
Türkiye açısından baktığımızdaysa, belki bir SİHA kaybettik ama ABD'ye de net bir mesaj verdik. "Eğer NATO müttefikiniz Türkiye ile teröristler için savaşmayı göze almıyorsanız. PKK/YPG'li teröristlerle aynı safta durmayın. Terörist elebaşlarını üslerinizde saklamayın"
Meselenin terör örgütü PKK/YPG açısından okumasına gelince, onların payına üstünde sivil şehit Veteriner Mikail Bozlağan'ın adı yazan fotoğraftaki bomba düşüyor. Yani ya teslim olacaklar ya da sarı torbalarla tanışacaklar.
Ve son bir not.
Düşen ANKA SİHA'nın ardından Selçuk Bayraktar'ın paylaştığı destek mesajı da şiir gibi...
"Kuş ölür, sen uçuşu hatırla..."
"YOL VERİLMEZ ALINIR" MI?
Önce korna sesleri duyuldu, el kol hareketleri görüldü.
Sonra acı bir fren sesi geldi.
Sağ şeritteki araba, sol şeritteki aracın önüne kırdı.
Sonra içinden genç bir adam elinde bir bıçakla aşağıya atladı.
Diğer sürücü de öfkeliydi. Genç adam bıçağı çekip, diğer sürücüye sapladı.
Sahneler gözünüzün önünde canlandı mı?
Film gibi anlattım ama hepsi defalarca bire bir yaşandı.
Oysa ikisi de birbirini tanımıyor. Yolları bir daha belki de hiç kesişmeyecek bile, ama yol vermeme tartışmasında dahi kan dökülebiliyor. İstanbul'un çıldırtan trafiğinde sürücü olmak iyice zorlaştı. Sürekli sağınızdan solunuzdan çapraz geçiş yapan motosiklet sürücüleri, elektrikli bisikletler, scooterlar, araçlarıyla kaynak yapanlar, "Yol verilmez alınır" anlayışla direksiyona geçenler arttı.
Siz siz olun sinirlerinize yenik düşmeyin bir anlık öfke sonsuz pişmanlık getirebiliyor.
Google'a yol verme kavgası yazın ve çıkan görsellere bir bakın inanmazsanız.
Neyse biz biraz tebessümle bitirelim.
Gökhan Ünver'in videosunu aşağıya bırakıyorum.
https://twitter.com/gokhanunver/status/1693613287580062193