Vicdan. Dün karşımıza çıkan manzara karşısında bize lazım olan sadece vicdan. Binlerce insan sınırımıza yürekleri parçalayacak bir manzarayla canını bize emanet etti. Olup biteni günü birlik izlemenin faturasını ağır ödemiş bir ülke olarak, geçmişten çok önemli dersler çıkardığımıza inanıyorum.
Nitekim dün de öyle oldu ve Türkiye telaşa kapılmadan, bir büyük devlete yakışır bir yaklaşımla kendisine sığınan insanlara kapısını açtı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan Başbakan Ahmet Davutoğlu’na ve ilgili, sorumlu bürokratlara kadar herkes ortak aklı temsil eden bir stratejiyle hareket ediyor.
Olup bitenin yakın geçmişi üzerine son birkaç yılda yazdıklarımdan derlediğim bazı tespitleri aktarıyorum izninizle.
‘...Evet, yine Suriye Kürtleri, yine PYD ve yine inanılmaz bir telaş. ‘Kürt devleti kuruluyor, Irak’tan sonra şimdi de Suriye’ diyenleri hayret ve tebessümle izliyorum doğrusu. Demek Suriye’nin kuzeyinde Kürtler yaşıyor ve ortaya çıkan otorite boşluğunu değerlendirip devlet ya da devletimsi bir yapı için sahneye çıkıyorlar! Aman ne sürpriz!
Türkiye kamuoyundaki bu şaşkınlık ya da öfke, gerçekten samimi bir tepkiyi mi yansıtıyor, bilemiyorum. Ama bildiğim tek gerçek var: Neredeyse yıllardır özellikle de son bir yıldır ‘Suriye’nin şifresinin Kürtler olduğu’nun altını ısrarla çizdiğim.’ (Star, 20 Temmuz 2013)
Suriye’deki ayaklanmanın ilk günlerinde Kürtler, sürecin dışında durmaya çalıştı.
Ancak kritik bazı gelişmelerin ardından Kürtler de aktif olarak sahnede yerini almaya başladı. Bu kaçınılmaz bir süreçti.
‘Birincisi artık Suriye Kürtleri, yaşadıkları ülke üzerindeki hesaplaşmanın aktif bir parçası haline geliyor. İkincisi bu süreçte Kuzey Irak Kürtleriyle aralarındaki yakınlaşma daha da artacak. Üçüncüsü, bu yakınlaşmanın büyük resimdeki hamisi Ankara olacak. Türkiye’nin Suriye politikasının merkezinde bu ülkede yaşayan Kürtler yer alacak. Bölgenin ve tarihin dinamikleriyle baktığınızda doğrusu da bu zaten.’ ( Star, 27 Ekim 2011)
Kabul edelim ki Suriye Kürtlerinin geniş bir kesimini temsil etmese de en örgütlü yapı PKK’nın uzantısı olan PYD. Her ne kadar Mesut Barzani, Erbil’de önce muhafazakar Kürtleri, ardından PKK’nın Suriye kolu olan PYD’yi bir araya getirse de, bu dinamik yapıyı kontrol etmesi çok kolay değil. Barzani bölgesel anlamda Kürtlerin en önemli aktörü, ancak aynı etkiyi PKK ve bölgesel uzantıları üzerinde sağladığını söylemek çok zor.
‘Önce bir gerçeği kabul edelim. Türkiye’nin gerek tarihsel anlamda, gerekse mevcut şartlarda en kolay yakınlaşabileceği, hatta birlikte hareket edebileceği topluluk Kürtler. Bu durum sadece Suriye değil, Irak Kürtleri için de geçerli.’ (Star, 25 Temmuz 2013)
Şunu da aktarayım: ‘Suriye Kürtlerinin muhafazakar dindar ve Mesut Barzani’ye yakın olan kesimleri de, kendisini PKK ile birlikte ifade edenleri de Türkiye’nin doğal müttefikidir. Bunu bir avantaja ve stratejik derinliğe dönüştürmenin yolu, kendi içimizdeki Kürt sorununda cesur adımlar atmak.’ (Star, 7 Mayıs 2012)
Bu gelişmelerin doğru yönetildiği takdirde Türkiye’nin lehine olduğunu daha açık nasıl anlatabilirim, bilmiyorum. Ama bunu başaracağız, kaderimiz bu, geleceğimiz bu. Çünkü kederde ortak olmadan kaderde ortak olmak mümkün değil. Cesurca, ama soğukkanlı adımlar için bundan daha uygun bir zemin olamaz.