Daha 17 yaşında ama ilk seçimden beri non-stop iktidar
AK PARTİ 14 Ağustos 2001 günü yepyeni bir siyasi anlayış ve ‘’Her şey Türkiye için’’ sloganıyla yola çıktı ve daha önce hiçbir siyasi partiye nasip olmamış bir teveccühün muhatabı olmayı başardı. İlk seçimden beri de non-stop iktidar. Bugün 17 yaşına giren AK Parti’nin gencecik bir parti olarak yüklendiği büyük sorumluluğu, yaptıklarını yapamadıklarını ve Erdoğanlı yeni dönemi AK Parti’nin kurucu gençlik kolları başkanı hukukçu Zelkif Kazdal ile konuştuk. Rize doğumlu olan Kazdal 24. Dönemde Ankara’dan milletvekilli seçildi ve Erdoğan’ın ikinci kez AK Parti Genel Başkanı olduğu son olağanüstü kongrede ise MKYK’ya girdi. Yani, hem dünü ve bugünü, hem geçen süreci biliyor, hem de siyasette vazife alınan ve beklenilen dönemleri…
KAZDAL: “AK Parti’yi millet kurdu, biz tabelasını astık” der Sayın Genel Başkanımız. İktidara ilk kez yüzde 34’le geldik, şimdi yüzde 50’nin üstündeyiz. Milletimizin takdirini kazanan işler yapmasak millet bu oyu verir mi?
AK Parti’nin kurucu gençlik kolları başkanı ve halihazırda MKYK üyesi olarak, AK Parti’nin kuruluşundan bu yana geçen zamanı nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye Cumhuriyeti’nin en uzun on beş yılı. Partinin kuruluşunda, seksen yıldır birikmiş sorunları olan bir Türkiye söz konusuydu ve böyle bir ortamda iktidara talip olmak, ciddi cesaret ve sorumluluk istiyordu. 2002’de ekonominin tamamen çöktüğü, toplumsal yapıda travmaların yaşandığı ve siyasete güvenin neredeyse yok olduğu bir Türkiye. Dış politika bir iki büyük devlete endeksli, bağımsız bir politika üretmenin, ülke menfaatleri öncelikli bir yol izlemenin mümkün olmadığı bir ülke. Adeta işleyemez hale gelen devlet mekanizmasını sınıfsal iktidarlarını oluşturmak için kullanmak isteyen grupların çanak tuttuğu ağır, hatta ölçüsüz bir vesayet ve baskı yönetimi vardı. Suni gündemlerle toplum oyalanmaya, baskı altında tutulmaya çalışılıyordu. Yetersiz ve beceriksiz yöneticiler, sorunları çözme konusunda aciz iktidarlar, işin hep kolayını tercih edip devleti toplum üzerinde bir baskı mekanizmasına dönüştürerek durumu kontrol altına aldıklarını sanırlar. Böyle kargaşa dönemleri sürdürülebilir değildir. Ya devleti çöküşe götürürsünüz ya yeni bir yol bulursunuz. Türkiye tarihi tecrübesi ve milletin sahip olduğu devlet geleneği yetisiyle kendine yeni bir yol bulmuştur.
MÜCADELE DOLU 16 YIL
O yeni yol, çıkış yolu mu oldu AK Parti, Türkiye için?
AK Parti bu devasa sorunların hem kaynağını kurutmak, hem ortaya çıkardığı hastalıkları tedavi etmek ve hem de bir daha bu sorunların ortaya çıkmasını engelleyecek bir zemin oluşturabilmek kaygısıyla kuruldu ve iktidar yılları boyunca da bu esaslar doğrultusunda çalıştı. Bir taraftan sorunların temeline inerek çözmek, diğer taraftan birikmiş sorunların getirdiği asalak yapı ve formları ortadan kaldırmaya odaklandık. Yani ekonomik ve toplumsal yapıdaki sorunları çözmek, iç ve dış politikada kangren halini almış sorunları çözmek gayesi. Aynı zamanda bu sorunların ortaya çıkarmış oluğu statükodan ve vesayetten kurtulmak için amansız bir mücadele. Bunlar yanında, toplumsal hayatta aksayan, yürümeyen önemli operasyonel problemleri çözdük. Sağlık, ulaştırma, eğitim ve sosyal güvenlik başta olmak üzere hizmet birimlerini yeni bir anlayışla yapılandırdık ve hizmetleri kaliteli sunmayı başardık.
ÜLKENİN KADERİ KADERİMİZ
Kuşkusuz insanlar gibi toplumlar da ve haliyle bir toplumsal organizma olarak siyasi partiler de değişir, dönüşür. Değişmemesi hayatın olağan akışına aykırıdır. 16 yıl önceki parti ile bugünkü parti arasında nasıl farklılıklar var peki? Hangi alanda nasıl bir değişim oldu?
2002’de adeta ayakta kalma mücadelesi veren bir ülke iken şimdi büyük hedefleri gündemine almış bir ülkeyiz. Aslında Türkiye’yi değiştiren dönüştüren bizim iktidarımız oldu Türkiye değiştikçe bizim gündemimiz de değişti. Onun için diyoruz Türkiye’nin kaderi ile AK Parti’nin kaderi birdir. Bizim Türkiye için kurduğumuz hayallerimiz değişmedi. Ülkemizi taşımak istediğimiz hedeflerimiz ve ideallerimiz değişmedi.
AK PARTİ’Yİ MİLLET KURDU
AK Parti bir başka partiye nasip olmayan bir süreklilik ve zindeliğe sahip. Nedir sebep?
Kuruluş döneminde genel başkanımız Recep Tayyip Erdoğan hemen her konuşmasında “AK Parti’yi millet kurdu, tabelalarını biz astık” derdi. AK Parti’nin hangi felsefe ve taban üzerinde kurulduğunu çok güzel ifade eden bir cümledir. AK Parti’nin temsil ettiği, üzerinde inşa edildiği ötekileştirilmiş ve dışlanmış toplumsal kesimlerde yetişmiş ciddi bir insan kaynağı ve aynı zamanda entelektüel bir birikim vardı. Bu birikim toplumsal sorunlara yönelik pratik çözümler üretmek, ülke sorunlarının çözümüne ilişkin öneriler sunmak konusunda oldukça yetkindi. Diğer yandan bilhassa yerel yönetimlerde ciddi başarılar sağlamış ve halkımızın takdirini kazanmış bir kadro ve doğal ve karizmatik bir liderimiz vardı. Sahip olduğumuz bu zengin insan kaynağı, birikimi, sorunları çözecek kadroların oluşturulmasında ciddi bir imkan sundu bize. Yorulanın yerine yenisinin hemen ikame edildiği bir kadro. Değişim çok önemlidir. Siz zaman içerisine kadrolarınızı ve kendinizi yenileyip değiştirmezseniz millet bu sefer sizi değiştirir. Her yapı kendi içerisinde statükolar oluşturabilir. Bu siyasi partilerde de mümkündür. Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız, parti içerisinde bir statüko oluşmasına izin vermeyerek partinin geleceğiyle ilgili herkesin ümitlerinin devam edeceği bir zemini oluşturmuştur. Ak Parti aynı zamanda bir okul gibi kendi kadrolarını bu geçtiğimiz zaman içerisinde tekrar tekrar üretebilmeyi başarmıştır. Yani AK Parti bir jenerasyon hareketi değil tarihi dinamiklere yaslanan, gelecek idealleri olan sosyolojik ve siyasal bir harekettir. Bu AK Parti’yi dinamik tutan önemli bir faktördür.
GÜNDEMİMİZ POZİTİFTİR
AK Parti’nin kendisine yönelik dikkati ve anlayışı dışarıya nasıl yansıdı?
Birikmiş sorunları çözmeye odaklanmış bir iktidar anlayışımız var. Sürekli pozitif bir gündemimiz oldu ve kendi gündemimizi hep kendimiz ürettik. Sorunlara çözüm ürettikçe, milletin dertlerine derman ve duygularına tercüman oldukça bize yönelen destek artarak devam etti.
DOĞRU YAPTIK, DESTEK ALDIK
16 yıl iktidar ve yüzde 50 oy kaçınılmaz olarak bir cazibe merkezi oluşturur ama bir partiye oy vermek de sonuçta her seçim döneminde yeniden verilen bir karardan ibarettir. AK Partili olmak ile AK Parti’ye oy vermek arasında nasıl bir nitelik farkı vardır?
On milyonun üzerinde üyemiz var. Seçimlerde ise yirmi milyonun üzerinde oy alıyoruz. Bu bir veridir. Seçmenin yerine geçip bir şey söylemek doğru olmayabilir. Biz doğruları yaparak toplumsal desteğimizi büyüttük. İlk iktidara yüzde 34 oyla geldik şimdi yüzde 50’nin üstündeyiz. Bu iktidarda milletimizin takdirini kazanan işler yapmakla mümkün oldu. Başarısız olsaydık bu oyu millet verir miydi?
METAL YORGUNLUĞU STATİK HESAP GEREĞİ
“Uzun süre aynı görevde bulunan insanların veya uzun süre aynı form ve tempoda çalışan yapıların tutulduğu hastalıktır. Binaları düşünün, beton içindeki demir binanın yükünü taşır. Bir sürü statik hesap vardır. Ne kadar demir ne kadar yükü taşır, kaç yıl taşır. Yeni nesil binaların ömrü genelde 80-100 yıl derler. Bir süre sonra binada kullanılan demir, binadaki yükü taşıyamaz hale gelir yorulur. Betonun içindeki demiri yenileyemeyeceğinize göre binayı yıkar, yeniden yaparsınız. Ama insanları değiştirebilirsiniz. Çok yorucu süreçlerden geçtik hepimiz. Bu süreçlerin yükünü taşımış insanlarda yorgunluk oluşması normaldir. Genel Başkanımız, teşkilatın adeta statik hesaplarını yeniden yaparak yapıyı yenileyip güçlendireceğini söylüyor. Buna hem Partimizin hem de ülkemizin ihtiyacı var.”
AK PARTİ’DE KİMSE KUTSANMAZ KİMSE DE HARCANMAZ
“Reiscilik” AK Particilik midir?
AK Partili olan herkes Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı sever ve lideri olarak görür. Cumhurbaşkanımızı seven herkes de AK Partilidir. AK Parti’yi Cumhurbaşkanımızdan, Cumhurbaşkanımızı AK Parti’den ayrı düşünemezsiniz. O, bu hareketin doğal lideri ve AK Parti’nin Kurucu Genel Başkanıdır. Toplum ona güveniyor, takip ediyor. Dolayısıyla böyle bir ayrım yapmak mümkün ve doğru değildir. Bu olsa olsa kendini konumlama çabasında olanların kullandıkları bir argüman olabilir. AK Parti’nin geleneğinde böyle bir şey yoktur.
Parti içinde kıdem farkı, özgül ağırlık farkı, öz hakiki AK Partili olma hali gibi durumlar var mıdır?
AK Parti’nin bir lideri ve geniş bir kadrosu vardır. Bu geniş kadro içerisinden ehliyet ve liyakat esasına göre görevlendirmeler yapılır. Kadrolar içerisinde kimsenin diğerinden önde bir durumu olamaz. İlçeden genel merkeze kadar herkes bu davanın eridir. Görev ve makam farklılıkları sadece bir iş bölümüdür. Bugün böyledir, yarın başka türlü olabilir. Önemli bir yerdeki dinlenmeye de alınabilir. Partimizde kimse kutsanmaz, kimse de harcanmaz. Herkese yetenek ve kapasitesine göre katkı sunma imkanı tanınır. Yanlış yapanların durumu farklıdır tabii.
AK Parti en çok kimin partisidir?
AK Parti Milletin Partisidir. Öylede kalmak durumundadır.
AK Parti’nin gelecek hedefi nedir?
Genel başkanımız 2023, 2053 ve 2071 hedefleri koydu. Yeni Anayasamızı yaptık, vesayet odaklarının tasfiyesiyle birlikte ülkemizin önünde çok önemli fırsatlar var. Millet ve ülke olarak başka bir seviyeye geçmek üzereyiz.
PARTİMİZ YENİ BİR KONSEPTLE YAPILANIYOR
“ Başkanımız bir toparlanma ve yeni bir konseptle partiyi yapılandırma sürecini başlattı. Siyasette değişim sürecinin farklı gerekçeleri olabilir. Bazen başarısız kadroları sistemin dışına çıkarmak, bazen toplumsal zemini genişletmek, bazen yeni bir söylem inşa etmek, bazen de toplumsal değişimi yakalamak adına yapılabilir. Kadroları geniş kitlelere açarsanız milletin yönetimde etkinliğini de artırmış olursunuz. İçerdeki ve dışardaki güç merkezlerinin ülkeyi teslim almasının önünde önemli bir bariyer çekmiş olursunuz.”
SİYASET BARONLARINA GEÇİT YOK
Erdoğan dedi ki: “Siyaset baronları karşısında beni bulur.” Ne demek istedi?
Dünyanın her yerinde sermaye, medya veya insan gücü elde etmiş kişi veya yapılar siyasete ve yönetime yön vermeye çalışır. Siyasetçi değil siyasete karışır, yönetici değil devlet işine karışır. Hiyerarşiyi bozar. Risk almaz, sorumluluk üstlenmez ama yönetmeye kalkar. Bunlar düzen bozucu baronlardır. Cumhurbaşkanımızın buna izin vermeyeceğini açıkça söylemesi çok önemlidir, sevindirici ve ümit vericidir. İşi yapan hem yetkili, hem sorumlu olmalıdır.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ!