Galatasaray için Fenerbahçe derbisi hayati önem taşıyor. Cim-Bom, gururu için, onuru için, geleceği için bu derbiyi kazanmak zorunda. Kazandığı takdirde Avrupa cezası bir sonraki sezona sarkmayacak, ayrıca ekonomik açıdan da kazanımları olacak. Servet döküp, şampiyonluğu Beşiktaş’a kaptıran, Avrupa kulvarında istediğini elde edemeyen Fenerbahçe de taraftarını mutlu etmek için kupayı kazanmak isteyecek. Kağıt üzerinde Fenerbahçe kadro açısından da oyun açısından da daha iyi görünüyor. Ancak ezeli rekabetlerde favori olmanın da bir anlam taşımadığı gerçek. Maç günü sinirlerine hakim olan, sakin kalan, kendi oyununu rakibe kabul ettirenler sahadan başı dik ayrılıyor.
Galatasaray’ın, Fener’i yenebilmesi için öncelikle level atlaması gerekiyor. Nasıl mı? Eğer Kayseri maçındaki 6-0’lık oyunun arkasına sığınılıp, “Nasılsa kazanırım” havasına girilirse, sonu felaket olur. Kayserispor maçı asla ölçü değildir. Galatasaray, level’ı (seviyeyi) Beşiktaş’a 1-0 yenildiği maçtaki oyununun üzerine koyup sergilerse atlar. Yani Galatasaray hem çok iyi oynayacak, hem de Fener’den daha fazla koşup, mücadele edecek.
Orta alanı ele geçiren derbiyi kazanır. Emre ve Selçuk hem defansta dikkatli olmalı hem de ofansta. Forvetler de Fenerbahçe’nin savunmasına presi önde koymalı ki, rakip oyun kuracak fırsat bulamasın. Ayrıca presten dönen topların da Galatasaray’da kalması gerekiyor.
Sneijder ile Podolski’ye çok iş düşüyor. Onlar da sezon içindeki seviyelerinin üzerine çıkmak zorunda. Sneijder, ağır kalan Fener defansının arkasına isabetli toplar atarsa, Podolski ile 11’de mutlaka olması gereken Sinan tabelayı değiştiren olurlar.
Fener’de Volkan Demirel’in oynamaması Galatasaray için bir avantaj. Diğer bir avantajı ise Antalya’daki G.Saray taraftarının çok ateşli olması. Riekerink’in tek artısı oyuncularını taraftarın önüne atmaması.