İzninizle önceki bir yazımdan alıntıyla başlayayım: “Türkiye’nin en büyük sorunu, müttefikleriyle birlikte hareket etmek zorunda kalmasıdır.”
Esasen asıl sorun, bu ‘sorunlu’ bağımlılığı ‘zorunluluk’ olmaktan çıkaramamasıdır.
***
- Türkiye, 2012’de başlayan Suriye iç savaşında önce Esad’ı demokratikleşmeye ikna etmeye çabaladı.
Olmadı; Esad halkına savaş açtı.
- Türkiye müttefik ABD’nin “muhalifleri güçlendirelim, yönetim değişsin” projesine destek verdi.
Yine olmadı; ABD, “Hangi muhalifler” demeye başladı.
- Muhalifler yalnız bırakıldı; aşırıcılar güçlendi, DEAŞ türedi, terör yayıldı, Türkiye sınırına dayandı.
Türkiye’ye göç akını başladı; bin, on bin, yüz bin, bir milyon, üç milyon, üç buçuk milyon…
Türkiye, “Sınır ötesinde uçuşa yasak ve güvenli bölge oluşturalım, savaştan kaçanları orada güvende tutalım” önerisi getirdi.
Olmadı; ABD destek vermedi.
- Terör örgütü DEAŞ Türkiye’yi hedef almaya başladı.
Türkiye, “NATO sınırlarını korumak için Patriot savunma sistemleri verin” dedi.
Olmadı; Patriot’lar geldiği gibi geri çekildi. Aksine, Türkiye müttefikleri tarafından “DEAŞ’a destek vermekle” suçlandı!
- ABD, Suriye’de terör örgütü PKK/YPG’yi ‘müttefik’ edindi ve hava desteğiyle DEAŞ’tan boşaltılan Türkiye sınırını, giderek Suriye’nin bütün petrol ve su bölgelerini kapsayacak şekilde işgal ettirdi. Kandil’den gelen terör, bütün güney sınırından gelmeye başladı.
Türkiye “Yanlış yapıyorsunuz, terör örgütüyle değil bizimle çalışın” çağrısı yaptı.
Olmadı; ABD terör örgütüne ağır silah, teçhizat ve araçlar verdi.
- Türkiye, “Fırat’ın batısına geçmeyin” dedi.
Olmadı; PKK/YPG Menbiç’e geçti.
- Türkiye, Rusya ile işbirliği aradı.
Olmadı; 24 Kasım 2015'te bir Türk F-16’sı Rus jetini düşürdü, kriz çıktı.
- 15 Temmuz 2016’da FETÖ’cü darbe girişimi yaşandı, Türkiye müttefiklerinden ‘demokrasiye destek’ aradı.
Bulamadı; aksine müttefikler ve bizzat ittifak (NATO), darbe zanlılarını ‘korumaya’ aldı.
***
Ankara, 15 Temmuz sonrası ordu ve bürokrasideki teröristleri ayıklarken, Suriye’de yeniden ‘müttefikleri dışında’ çözüm ortakları aramaya başladı.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haziran 2016'da Rusya lideri Putin'e mektup yazarak krizin çözümü için ilk adımı attı.
- Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğünde Astana-Soçi süreçleri başlatıldı.
- Şam yönetimi ile muhalifler ‘ilk kez’ bir araya getirildi.
- Suriye’de ateşkes sağlandı.
- İdlib kenti ve 6 bölgede ‘çatışmasızlık’ ilan edildi; İdlib’de gözlem gücünü Türkiye üstlendi ve 8 istasyon kurdu.
- Rusya hava koridoru açtı, Türkiye Fırat Kalkanı ile DEAŞ’ı kovdu, ABD/PKK/YPG’yi durdurdu.
- Zeytin Dalı harekatıyla PKK/YPG işgalindeki Afrin’i aldı. Fırat’ın batısından terör tehdidini ortadan kaldırdı; göçü durdurdu; hastane, okul, konut, altyapı ve insani yardımlarla bölge insanlarının evlerine dönüşlerini sağladı.
Terörle mücadele, insanların terör örgütlerinden kurtarılması, insani yardım ve kalkınma konusunda ‘tarihi bir örnek’ ortaya koydu.
***
Türkiye, Rusya işbirliğiyle bunları yaparken, NATO müttefikleri ne yaptı?
- 2012’de başlayan Cenevre Görüşmeleri’nde sonuç alınamadı.
- ABD/PKK/YPG kentleri yıkarak DEAŞ’tan kurtardı! Sivil kaybı bilinmiyor!
- Türkiye’nin tek sivil kaybı ve yıkım olmadan kurtardığı Afrin’e yönelik ‘kaygılıyız’ açıklaması yaptı!
- AB, mülteciler için söz verdiği mali yardımı ‘süründürüyor’; vize serbestisi sözünü tutmuyor.
- ABD PKK/PYD’ye askeri ve siyasi destek vermeye devam ediyor.
ABD ayrıca, bir yandan İran’la ticaret davaları, Rus S-400 füze savunma sistemine itiraz ve Fransa’yı da denkleme sokarak;
Neredeyse bütün üyeleri NATO müttefiki olan AB de, darbe girişimini bastıran Türkiye’ye destek olmak yerine darbe sonrası yargı süreçlerini sorgulayarak, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi üzerinden Ege ve Akdeniz’de gerginlikler üreterek Ankara’yı baskı altına almaya çalışıyor.
Türkiye ise ittifak anlaşmasının gereğini yapıyor; ABD’yi Astana sürecine ‘gözlemci’ olarak kattı, hala uzlaşma arıyor; NATO’yu tartışmanın dışında tutuyor; AB ile -yardım sözünü tutmamasına rağmen- mülteci anlaşmasının gereğini yapıyor.
Ama adil olalım;
Hangi ‘ittifak’ Türkiye’ye, müttefiklere, zulüm altındaki halklara kazandırdı?
***
Türkiye artık hem olan bitenin arka yüzünü, hem de geleceği görebilecek kabiliyete sahip.
Bunu başarılı-başarısız onlarca sınamadan çıkardığı derslerle ve büyük bedellerle kazandı.
Baskılara karşı yeni işbirlikleriyle ‘yeni’ çözümler üretebiliyor.
Dün Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Devlet Başkanı Hasan Ruhani ile yapılan ‘tarihi zirve’ bunun kanıtı.
Yeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye burada ‘kendi yerini’ açıyor.
Yeni dünyanın kuruluşunu izlemek istiyorsanız Türkiye, Çin, İngiltere ve Rusya’yı izleyin.
Eski dünyanın ‘düzeni sürdürme’ çabası için de ABD, İsrail, Suudi Arabistan, BAE ve Fransa’yı…