Herkes kendi yankı odasında siyasi mecrada durum böyle. Ama hukuki durum farklı... Bugün kayyum (*) konusunun hukuki yönüne dair birkaç hususu paylaşmak istiyorum. Ama önce, tüm "tedbir" mahiyetli işlemlere bir hukukçu olarak "tereddütle" baktığımı belirtmek isterim. Ancak bazı durumların "olağanüstü" mahiyeti, hukukun tedbir rejimine başvurmasına sebep olabilmekte...
ANAYASA m.127
Anayasaya göre "...görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir. Maddenin gerekçesinde ise şöyle denmektedir: "...haklarında idarî veya adlî mercilerce soruşturma veya kovuşturma açılanların idarî makamlarca geçici bir tedbir olarak görevden alıkonulmalarının düzenlenmesine ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenecektir." Burada kapsamın kanunla doldurulacağına dair bir atıf olduğu çok net.
"GÖREVLERİ İLE İLGİLİ BİR SUÇ..."
Burada en çok "görevleri ile ilgili bir suç" ifadesine atıf yapılmakta. Buna göre, ilk olarak akla kamu görevine ilişkin yani zimmet, rüşvet, irtikap, görevi kötüye kullanma gibi suçlar gelebilir ancak bu suçlarla beraber TCK'da terör suçlarının da "Millete ve Devlete Karşı Suçlar" bölümünde düzenlendiğini söylememiz gerekiyor. Zaten işin doğası da devlet organlarında çalışanların "devlete karşı" suç işleyen kimseler olmamasını gerektirir...
BELEDİYE KANUNU
Kayyum uygulamasının yasal dayanağı ise Belediye Kanunu'nun 47.maddesinde geçen "...belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hallerinde..." ifadesidir. Buna göre aynı göreve seçilme yeterliliğine kimselerin görevlendirilmesi öngörülmüştür. Bu durum "amir" bir hükümdür. Konu terör ise başkan yerine görevlendirme yapılmak zorunludur. Ve bu andan itibaren Belediye Meclisi görevlendirilen kimsenin çağrısına kadar toplanamamaktadır. Toplanamayan meclisin bir seçim yapması da mümkün değildir...
AYM'NİN GÜNDEMİ
Kayyum mevzuata, Belediye Kanunu'na darbe girişimi sonrasında ilan edilen olağanüstü hâl döneminde 674 sayılı KHK ile eklenen, ardından 6758 sayılı Kanun'la girmiştir. Ancak bunun iptali için AYM'nin gündeminde bir başvuruya rastlayamadım. Bu kanunun iptali için (iptal edilmeyeceği düşünülüyor olsa bile) dava açmaya yetkili olan kimselerin böyle girişimde bulunmadığı açık.
ŞALO BAŞVURUSU
Bu konuda bir bireysel başvuru var. Burada başvurucular, yerine kayyum atanması ile görevlerine son verildiğini öğrendiğini beyan etmiştir. AYM "anılan görevlendirmenin bir idari işlem olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu işlemlere karşı idari yargıda iptal davası açılması mümkündür. Bu itibarla idari yargıda açılacak iptal davasının kayyum atanmasına ilişkin işlemlerin hukuki denetimini yaparak başvurucuların anayasal haklarına müdahale teşkil edip etmediğini ve bu müdahalenin bir ihlale yol açıp açmadığını özü itibarıyla tespite elverişli bir yol olduğu anlaşılmaktadır" diyerek iç hukuk yollarının tüketilmediğinden bahisle kabul edilemezlik kararı vermiştir (BN.2016/24912). Benzeri mahiyette bir norm incelemesi kararında terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı bulunanların noter, arabulucu ve bilirkişi olamamasını öngören kuralların Anayasa'ya aykırı olmadığına karar vermiştir. (E.2018/89)
SORUN NEREDE
Kayyum meselesinde hukuki durumun tartışılması çok doğal ve hatta olmalı da. Daha iyi bir öneri, makul bir yaklaşım pek tabi mümkün. Mesela, "başkan vekili" atanmasın; meclis üyeleri arasından seçilsin deniyor. Belki buna bir kereye mahsus bir hak tanınabilir ve sonrasında kayyum atanabilir. Bir başka yol olarak kayyum atanır, sonra belediye meclis üyelerinden terör irtibatlı olanlar görevden uzaklaştırılır ve sonra meclis çalışmalara devam edebilir. Odağı başkan üzerine yoğunlaştırmak yerine meclise işlerliğin kazandırılması yönünde meseleye bakmak daha doğru bence. Ancak temel durum şudur: Devlet imkanlarının terör imkanlarına dönüşmesini engelleyecek her öneri kıymetli, tam tersine durum ise bence hukuka uyar değildir. Mihenk bu olmalıdır.
(*) Daha doğru ifade ile kayyım, hukuki tabiri ile "geçici olarak belediye başkan vekili görevlendirilmesi" olan bu kavram, yaygın kullanımı nedeniyle tercih edilmiştir.