Fethullahçı Örgüt ile mücadele noktasında dün iki önemli adım atıldı. Biri örgüt medyasına kayyım atanması..
Biri de örgütün en önemli finans kaynağına dönük olarak yapılan operasyon..
Örgüte darbe vurulması noktasında çok önemli gelişmeler bunlar.
Örgütün finans ayağına dair sistem içindeki destekçileri birer ikişer devreye girmeye başladı zaten..
Ama sanıyorum medya ayağındaki Zaman Gazetesi yalnız kaldı..
Mahkemesini canlı takip ettikleri, çıkması için ellerindeki kalan son güçlerini de seferber ettikleri Can Dündar bile “Şanlı Yenibosna Direnişi”nin olduğu saatlerde, boğazda rakı sefası yapıyordu..
(Ya da rakı sefası fotoğrafları tam da o saatlerde sosyal ağlarda dolaşıma sokuldu)
***
Kitabın ortasından başlayacağım değerli dostlar..
Zaman Gazetesi’ne kayyım atanması kararı doğru bir karar değil..
Hukuki olabilir ama doğru değil..
Zira İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nin kayyıma gerekçe olarak ortaya koyduğu argüman doğruysa ne kayyımı, bu gazete ve televizyonlara bizzat el koymak gerekir.. Diyor ki kararda; “... şirketin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’nın (FETÖ/PDY) faaliyetleri kapsamında ve örgüt faaliyetlerine destek olacak şekilde kullanıldığı yönünde kuvvetli deliller bulunması.... “
***
Bir saniye..
Bir terör örgütünden söz ediliyor..
Ve bu yapıların da örgüt faaliyetinde kullanıldığı ifade ediliyor..
Şimdi çıkmış diyorlar ki; “Anayasaya göre basın-yayın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz”..
Allah Allah..
Bakın değerli dostlar..
Eğer Anayasa bir terör örgütünün 24 saat propagandasının yapılmasına cevaz veriyorsa;
örgüt propagandasının sona erdirilmesi maksatlı müdahaleyi ihlâl sayıyorsa; orada başka şeyleri tartışmamız lazım..
Deyin ki bu gazetelerin örgütle bağlantısı yoktur..
Deyin ki bu örgüt dediğiniz şey, aslında örgüt değil cemaattir..
Deyin ki, daha önceki gün Nusaybin’de kundaktaki bebekleri hedef alan terör örgütünün işbirliği içinde olduğu yapı bu yapı değildir..
O vakit ben de size ‘evet Anayasamıza göre basın susturulamaz’ diyeyim..
Sözcü Gazetesi gibi..
Dibine kadar muhalefet yapan Halk TV gibi.. Yeni Çağ Gazetesi gibi..
Örgüt emrine girmeden hak bildiği doğruyu haykıran gazeteler de yazarlar da sadece Anayasa ile değil millet vicdanıyla da güvence altındadır..
Ama önceki akşam ‘in’lerine girildiğinde, bir örgütün medya - propaganda üssüne girilmiş olmanın verdiği heyecan vardı geniş kitlelerde..
***
Yarın aynı şey Cumhuriyet Gazetesi’ne de yapılacak..
Bakmayın siz şimdi Can Dündar’ın AYM darbesiyle serbest kaldığına..
Yarın mahkeme yapılanın bir casusluk faaliyeti olduğuna hükmederse..
Arkasındaki yabancı gizli servisleri deşifre ederse..
Yargıtay kararı kesinleştirirse..
Kararına sadece MİT TIR’ları ihanet dosyasını değil, Misal Celâl Kara adlı firarinin ‘1 Numara Erdoğan’ sözünü manşete çekmesini.. Ya da Reyhanlı’daki terör saldırısında MİT ve Devleti suçlayan yayınları da koyduğunda..
PKK terör örgütüne dokunmayan yayınları delil olarak dosyaya eklediğinde..
PKK’nın kalkışma çağrılarına propaganda desteği verdiği ortaya çıktığında..
İşin Can Dündar’la sınırlı kalacağını mı zannediyorsunuz?.
Bakın tutuksuz yargılanmasına karar verilen Ekrem Dumanlı gitti..
Gazetesi kurtuldu mu sanki?..
Cumhuriyet Gazetesi de kurtulamayacak..
Bundan böyle gözümüzün içine baka baka terör örgütü propagandası yapamayacaksınız..
Kalın sağlıcakla..