Dünya üçüncüsü olduğu yakın dönemde; kimsenin başarılarını umursamadığı Ampute Milli Takımı, ne oldu da Avrupa Şampiyonluğu’nu kazanınca bir anda kıymete bindi?
Bir televizyon kanalı; tam 3.5 saat boyunca hem konuyu hem kupayı alanları canlı yayında tuttu. Bu, neredeyse bir ilk... Peki ama, bu ilgi patlaması neden oldu?
***
Başarı elbette büyük ve önemli ama; şayet milli takımımız İzlanda’yı yenip, son şansı için Finlandiya karşısına çıkı- yor olsaydı; ne o 42 bin kişi maça giderdi, ne de bu başarı bu kadar önemsenir olurdu.
Türk halkının dikkatini çeken şey; Ampute milli takımımızın başarısından çok önce, maçları kazanmak için gösterdikleri enerji/hırs/ inanç patlamasına duydukları hasret ve hayranlıktı. Çocuklar ciğerlerini söke söke oynadılar... Şampiyon olamasalar bile, kimsenin bir şey diyeceği yoktu.
Oysa A milli takı- mımızın ruhsuz/heyecansız/isteksiz görüntülerinden sonra ortaya çıkan yıkım; herkesi öfkelendirmişti. Avrupa Şampiyonası finallerine kalmak için ödenen 650’şer bin Euro prim; bu kez yoktu... Futbolcular da o yüzden, “Ne ka para, o ka köfte” der gibi, burun kıvırıp oynadılar. Türk halkının öfkesi bu yüzden...
Ampute milli takımının amatörden de amatör bir heyecanla ve canla-baş- la sergiledikleri fedakarca futbol; onların milli duyguyla ve başarıyla beslenme ihtiyacını karşıladı. Bulduklarına dört elle sarıldılar. 42 binden bile fazla kişiyi Vodafone Park’a yönlendiren ve stad tıka/basa dolduğu için binlerce kişiyi de mecburen dışarda bırakan şey; A milli takımda görmedikleri milli heyecanın, amputelerdeki varlığıydı.
Değneklerle ve binbir fiziki güçlükle verdikleri efsanevi mücadele, o yüzden hepimizi ağlattı. A milliler onlardan ilham, örnek, güç alsınlar ve elbette ibret de alsınlar...
Türk seyircisinin ince tepkisi, aslında millileri utandırmaktı. Bence o sağlandı.