Başarısızlık ve mağlubiyet, pek çok görünmezi, üstü örtüneni açığa çıkarır ama en önemlisi insan karakterindeki zaafları, egoları, çürümüşlüğü ortaya saçar.
Muhalefet ittifakının 14/28 Mayıs yenilgisinden sonra içine düştüğü ibret verici durumu bir de bu gözle görmek lazım.
Kılıçdaroğlu; herkesin gördüğü, kabul ettiği başarısızlığı yok sayıyor. Yok saymanın da ötesinde bundan sonra büyük zaferlere imza atacağını söylüyor. Tam bir siyasî portre dramı.
"Bir pişmanlığım olmadı. Yapılan her şey doğruydu aslında benim açımdan..." diyor.
"Kazanamadık ama ağır bir yenilgi değildi" diyor.
Anket şirketlerinin kendisini yanılttığını, köylülerin oy vermediğini, köyde yaşayanların 500 lira ile geçindiğini, dolayısıyla Erdoğan'a rahatlıkla oy verdiklerini falan filan söylüyor. Saçmalardan seçmeler...
Bir de ilave ediyor. "Erdoğan kaybetti" diyor. "AK Parti'yi gerilettik" diyor.
Dayak yemekten yüzü gözü şişmiş boksörün, "bende bir şey yok, rakibin durumu perişan değil mi?" demesine benziyor..
Bakınız, Kılıçdaroğlu siyasette az rastlanır bir karakter portresi, kesin.
Etrafındakilere ne demeli?
CHP'nin salı günkü Grup Toplantısı'nda Kılıçdaroğlu kürsüye nasıl çağırıldı?
Şöyle:
"Adaletin savunucusu, çetelerin, uyuşturucu baronlarının korkulu rüyası, milyonların umudu..."
Meclis çatısı altında sergilenen böylesine düşük seviyede yalakalık, insanın midesini bulandırıyor.
Bu lafları kim söyletiyor? Kılıçdaroğlu'nun yüzü neden kızarmıyor? Sırası mı şimdi, neden demiyor?
Çünkü kendisi, bunları duymak istiyor.
Bir de; siyasî varlıkları, Kılıçdaroğlu'nun himayesine muhtaç hale gelmiş kaç dönemdir milletvekilliği yapanlar ekibi var.
"En büyük lider Kılıçdaroğlu..." demesinler mi?
Şu CHP sözcüsü Faik Öztrak'ın ekrandaki halini gördünüz mü?
Gazeteci, "siyasetteki gibi koltuklara yapışıp kalıyorlar, delege sistemi de belli olduğu için değiştirmek kolay olmuyor" deyince, 6 dönemdir milletvekilliği yapan Öztrak'ın yüzü düştü.
Diktatör ve tek adam yaftasının cuk diye Kılıçdaroğlu ismine oturduğu da şimdi en çok konuşulanlardan.
Siyasette karakter çürümesi bu kadar mı olur?
Kılıçdaroğlu'nun destekçisi medya yalakaları da öyle. "Kılıçdaroğlu'ndan başkası CHP'yi yerel seçimde başarılı kılamaz" diye fetva üstüne fetva veriyorlar.
İnandırıcılık, tarafsızlık, objektiflik, meslek ahlâkı, ara da bulasın...
Bir de seçim öncesinde "açın yolları Kılıçdaroğlu geliyor" diye amigoluk yapıp, yenilince İmamoğlu'na çalışmaya başlayan medya karakterleri var. Kılıçdaroğlu'na en büyük hakaretleri de şimdi onlar yapıyor.
Nitekim Kılıçdaroğlu kendisini tutamayıp, "Kalemini satan onursuz gazeteciler"i bir anda hatırlayıverdi.
Bunlar yıllardır aynı karakterle Erdoğan'a, Bahçeli'ye, AK Parti'ye MHP'ye neler neler dediler.
Kılıçdaroğlu o zaman kasılıyor, "basın hürdür, susturulamaz" diye mayışıyordu.
Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu, "Cumhurbaşkanı Yardımcısı" etiketi kullanarak meydanlara indiler. Onların da yüzünde ifade değişikliği görülmüyor, neden?
Siyasette karakter çürümesi denilince sadece CHP'ye dönüp bakmamalı.
Şu 6'lı masanın diğer fiyakalı liderleri neden seçim yenilgisinden sonra arazi oldular?
Neden kendilerine oy veren insanlara ciddi ciddi cevaplar vermiyorlar.
Veremezler.
Siz Kılıçdaroğlu'nu oyuna getirip CHP'nin 38 milletvekiline el koyun...
Sonra sizi ciddiye alsınlar.
Duymuşsunuzdur, bir CHP Üyesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Saadet Partisi hakkında "dolandırıcılık" suçlamasıyla suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusunun konusu, "Siyasi çıkar amacıyla nitelikli davranışlarla dolandırıcılık" olarak belirtildi.