Kafalar karışık.
Millet ittifakı seçmen tabanının gerçekleri görmesine rağmen konduramaması, vicdanının sesini sandığa yansıtamaması bu karışıklığın en büyük nedeni.
Oysa görmek isteyene tablo o kadar net ki.
Tek ihtiyaç, az cesaret...
İşte bu cesareti gösteremeyip parti baskısı altında ezilmek, herkesin gördüğünü görmezden gelmek gerilimi yaratan temel faktörler.
O halde ne yapmalı?
Vatanseverler olarak bizler önlem alınmadığı takdirde ülkeyi felakete götürecek gerilimi düşürmek için aynı gemide bulunduğumuz bu kardeşlerimize yardım eli uzatmalıyız.
Kendisine yardım eli uzanan kardeşlerimizde bu elin iyi niyetle uzandığını bilmeli ve boş çevirmemelidir.
Çünkü bugünlerde yaşanan gelişmeleri milletçe siyaset üstü değerlendirmeli ve ortak bir tepki vermeliyiz.
Bunu başarmak için bilmemiz ve görmemiz gerekenler nelerdir?
Bilmemiz Gerekenler...
Türkiye'deki seçim sonuçları dünyanın yüzyıllık siyasi tarihini belirleyecek.
Çünkü Türkiye öylesine bir güce erişti ki; artık Afrika'da, Kafkasya'da, Körfez'de onsuz denklem kurulamıyor.
Tüm bu olanlara baktığınızda geriye kurulacak tek bir cümle kalıyor.
"Türkiye artık küresel bir güç."
Bu tespit benim aylar öncesinde dillendirdiğim ama yalnız kaldığım bir konu.
Gariptir; bu maddi gerçek ülke içinden önce dış dünyada gündem konusu oldu. Özellikle batı medyasında bu konuda çok sayıda makale yayımlandı.
İşte o makalelerden bir cümle;
"Türkiye'deki seçim sonuçları Washington, Moskova, Avrupa, Orta Doğu, Asya'da, jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendirecek."
O halde aklın yolu bir, bu gücün devamı için mevcut iktidarın devamı şart.
Bunlar bilmemiz gerekenler, peki görmemiz gerekenler?
Görmemiz Gerekenler...
Oluşan bu siyasi tablonun mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Bundan dolayı da inanılmaz saldırı altında.
Neden?
Çünkü Anadolu'nun yıllarca kanını emen kene Amerika, Türkiye'nin kontrolünden çıkmış bir liderin yönetiminde olmasını istemiyor.
Bu nedenle de Erdoğan'ın ve cumhur ittifakının acilen siyasi darbeyle tasfiye edilmeli ve yerlerine Amerikan dostları getirilmeli.
İşte bu hedefe ulaşmak için düğmeye basıldı ve işe Erdoğan'ı yıpratma kampanyası ile başlandı.
Siyasi darbe tanımını özellikle kullandım zira Biden geçtiğimiz günlerde şu cümleyi kurmuştu.
"Erdoğan darbe ile değil seçimle değişmeli."
Yıpratma kampanyası dört bir koldan başlatıldı.
Erdoğan hakkında yapılan uyduruk haberler, gün aşırı kamuoyuna servis ediliyordu.
"Erdoğan hem Cumhurbaşkanlığı yetkilerini, hem de parlamentoyu kullanarak Türkiye'yi bir felakete sürükleyebilir."
"Erdoğan'ın davranışı bugün son derece kusurlu olan demokrasiyi tam gelişmiş bir diktatörlüğe sürükleyebilir."
Daha da öte bir örnek
CIA Danışmanı Henry Barkey...
Bakın ne diyor;
"Önümüzdeki seçimler sıradan bir seçim değil. Erdoğan'ın tarihteki yerini belirleyecek. Avrupa ve ABD olası zararı en aza indirmek için böyle bir gelişmeye hazırlıklı olmalı ve buna karşı koyacak bir stratejiye sahip olmalıdır. Türkiye batı etkisinden uzaklaşmasına izin verilemeyecek kadar önemli bir ülkedir. ABD ve Avrupalı müttefiklerin Türkiye'den beklenmedik hamleler gelmesi ihtimaline karşı hazırlık yapmaya başlamaları gerekiyor."
Bunlar kampanyadan birkaç örnek...
Ama kendileri çalıyor kendileri oynuyor...
Takan yok...
Yola devammm...
Yeter Söz Milletin...
Dünya Ekonomik Forumunun kurucusu ve başkanı Klaus Schwab geçtiğimiz günlerde kör göze parmak sokarcasına bir cümle kurdu;
"Liderleri biz seçeriz, toplumlar bizim seçtiklerimize oy verir."
Bu öylesine önemli bir itiraf ki
Gerçekten de emperyalist sistem yıllarca dünyayı bu şekilde işledi.
Örnek mi!
Ürdün...
Kral Abdullah, babası Kral Hüseyin'in ölümü ile 1999 yılında iktidarı aldı ve o gün bugündür ülkeyi idare ediyor.
Yönetiyor demiyorum çünkü yönetmekle idare etmek ayrı şeyler.
Neden bu cümleyi kurduğumun gerekçesi olan gazete paragrafını kelimesine dokunmadan veriyorum;
"Kral Hüseyin'in ikinci evliliğini yaptığı İngiliz asıllı Prenses Muna'dan dünyaya gelme oğlu Kral Abdullah'ın İngilizcesi, Arapçasından daha iyi. 'Avrupalı gibi düşünüp Avrupalı gibi yaşayan' Kral Abdullah, şimdiye kadar siyasetten uzak durmuş, lüks ve güzel kadınlara merakıyla tanmış, hızlı bir yaşam sürmüştü..."
Lafın fazlası........
Devam...
Emperyalistler her ülkede kendi düzenlerini kurdular, düzen kurduğu ülkeler onların belirlediği alanda oynadılar.
Düzene ilk başkaldırı Atatürk'ten geldi.
İkinci başkaldırı Erdoğan'dan.
Bu nedenle Erdoğan hep baş düşman.
Erdoğan'a düşmanlık edenler kimin değirmenine su taşıyor acep?
Kaybedenler, Kazananlar...
Eğer başarırlarsa; Erdoğan'ı, Cumhur İttifakını tasfiye ederlerse;
Kaybedenler;
İlk önce Anadolu, sonrasında Türk Dünyası ve Turan Birliği, ardından dünyanın mazlum devletleri olacak.
Kazananlar ise;
Amerika ve emperyalist devletler ile besledikleri terör örgütleri PKK/YPG-FETÖ ve diğerleri olacak.
Köprüden Önce Son Çıkış...
İşte bu mantıkla vatandaş olarak zarfı alıp oy verme kulübesine girdiğiniz an, vicdanınızla baş başa kalacaksınız.
İşte o an yapmanız gereken sessizce birkaç dakika düşünmek.
"Atacağım oyun vebalini kaldırabilecek miyim?"
"Atacağım oyun siyasi bedeli ne olur?"
"Kurtuluş Savaşında atalarıma kurşun sıkan İngiliz'le, Fransız'la ben nasıl olurda aynı safta ülkeme karşı savaşırım"
Sorgula ve unutma bu seçimin dönüşü yok.