İnsan yaşadığı toplumun değerlerine yabancılaşmaya görsün ortaya oldukça absürt durumlar çıkabiliyor. Özellikle siyasi çıkar uğruna yapılan saçmalıklar insanı rezil edip alay konusu haline dönüştürüveriyor.
Bu duruma İsmet İnönü en güzel örnek olarak verilebilir. Konya'da halka hitaben yapacağı konuşmayı hazırlarken kendisine "Paşam, Konyalılar dindar insanlardır. Konuşmanızda biraz dinden diyanetten bahsederseniz onların oylarını alabiliriz." derler. Paşa konuşmasını yapar fakat konuşmasında dinden diyanetten bahsetmez. "Efendim, niçin dindarların hoşuna gidecek şeyler söylemediniz?" denildiğinde "Allah'a ısmarladık dedim ya!" der.
CHP zihniyetinin en büyük temsilcilerinden İsmet İnönü'nün yaptığı bu absürtlüğün bir benzeri yine bir CHP'li olan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından geçtiğimiz günlerde yapıldı. Milliyetçi ve muhafazakâr kanada şirin gözükmek için Necip Fazıl'dan bir alıntı paylaşmak isteyen Kılıçdaroğlu Necip Fazıl için "Şairdi galiba..." demez mi!
El insaf!
Necip Fazıl Kısakürek gibi birisinden alıntı yapacaksın ama onunla ilgili "Şairdi galiba..." diyeceksin...
İşte toplumun değerlerine karşı yabancılaşmanın insanı nasıl bir garabete sürüklediğinin güzel bir örneği!
Referans alarak kullandığı mısraın sahibini bilinçli olarak istihza ile anması bile bu topluma ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.
Aynı şiirde üstat Necip Fazıl'ın bir mısraı bu zihniyet için söylenecek en güzel cevaptır: "Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!"
Evet, tarih bahsediyor; CHP ve zihniyeti on yıllardır toplumun gerçeklerinden fersah fersah uzak duruyor ve her seçim öncesi kavağa tırmanmaya çalışıyor.
Madem Necip Fazıl'ın kim olduğu bilinmiyor, sevabına biz anlatıverelim:
Üstadın, mütemadiyen CHP'yi eleştirdiği meşhurdur. Partiyi, ülkenin geleneksel değerlerini ve İslam'ın mirasını aşındıran, aşırı laik, Batılılaşmayı destekleyen zihniyet olarak gördü üstat.
"Bir buçuk asırdır yanıp kavrulan ve bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezhep, ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslam'da olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik..."
Kemalistler, üstadın "Gençliğe Hitabe"sinde işaret ettiği gençliğin, yetişip filizlenerek bu ülkenin ufkunu genişleten yöneticiler olmasından bu kadar rahatsız.
Üstadın Türkiye toplumu üzerindeki etkisi, sadece yazdıklarıyla da kalmadı. Birçok öğrencisinin de fikir ve düşünce dünyasını şekillendirdi. Bu gençler, ideallerini Türkiye toplumuna taşıdılar, yaydılar, yönettiler/yönetiyorlar.
Şiirlerindeki vatanseverlik ve milliyetçilik duyguları, Türkiye toplumunda birçok insanın benimsediği değerler haline geldi.
Evet, Necip Fazıl şairdi ve şiirlerinde; "Hakikat, inanç, zaman, dünya, öte dünya, boşluk, akıl, düşünce ve insan" kavramlarıyla anlamlı bir nesil kurmaya çalıştı.
Üstat, sadece soluduğu hayatı şiirleştiren bir şair değil, şiirlerindeki hayatı da yaşayan bir şairdi.
Üstat, sekülerlerin, Kemalistlerin ve CHP zihniyetinin bırakmamak adına tutundukları dünyayı; "yalancı petek" ve "mayın tarlası" olarak gören bir şairdi.
Düşünme gücü yeterli olmayan ve zekasını tam kullanamayan insana anlatır gibi anlatmaya gayret ettik. Üstat hakkında çok rahat ciltler dolusu kelam edilebilir ancak bu kadarıyla iktifa edelim.
Özetle; Necip Fazıl Kısakürek, CHP'nin laik ve Batılılaştırıcı politikalarını eleştiren muhafazakâr milliyetçi bir şahsiyetti ve geçmişe bağlı, İslami bir Türkiye vizyonunu savundu.
Üstadın, "CHP bir parti değil, Türk'e dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir! Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürmek için vatanı düşürmeye bile razıdır!" sözleriyle bu zihniyetin ve yanındakilerin yine kavağa tırmanmaya çalıştıklarını hatırlatalım.