2013 yılında küresel emperyalist güçler Orta Doğu'da milletinin oylarıyla işbaşına gelmiş olan Mısır ve Türkiye iktidarlarını toplumsal olaylarla indirmek üzere hazırladıkları senaryoyu uygulamaya koydular.
Bu iki ülkede de halkı sokağa çıkardılar.
Türkiye'de Gezi Olayları diye bilinen ve 80 ili kapsayan protestoların amacı çevre değil, Başbakan Erdoğan'ı indirmekti!
Benzer olayları Mısır'da da organize ettiler. Milyonlar sokağa döküldü, sonunda laikler, Selefiler (!), Kıptiler, Ezher (Mısır'ın en yüksek dini kurumu) ve ordu el ele verip halkın seçtiği cumhurbaşkanını halk böyle istiyor diyerek indirdiler!
Orada başardılar.
Türkiye'de Başbakan Erdoğan oyunun farkına vardı ve devlete karşı bir kalkışmaya dönüşmesinin başarılı olmasına izin vermedi!
Evet, Gezi Olaylarının başlangıcı masum bir çevre eylemi idi.
Ama emperyalist çevrelerin de desteğiyle Erdoğan'ı indirmeye yönelik bir kalkışmaya dönüştü!.
O yüzden Gezi Olayları'nı sıradan bir sivil toplum eylemi olarak görenler hiç kusura bakmasınlar ya önyargılı ya da görme yetisini yitirmiş kişiliklerdir.
Yazıya böyle bir giriş yapmama, Muğla Milas'taki Akbelen mevkiinde maden faaliyetini genişletme faaliyetlerine karşı girişilen protestolara Gezi'cilerin verdiği destek sebep oldu!
Sosyal medyada, Taksim Gezi Parkı imzasıyla, 'Akbelen'de katliam, zulüm ve işkence var.' diye tweet attılar!
PKK'nın yayın organı olan Medya TV, 'Akbelen'de direnişe kadınlar öncülük ediyor.' tweeti atarak eyleme destek verdi.
Direnişin Renkleri adıyla, 'LGBT'liler de Akbelen mücadelesinin yanında' diye açıklama yaptı!
Üçü de küresel emperyalizmin maşası olan oluşumların çağrısını ve desteğini görünce Akbelen olaylarını mercek altına aldım.
Şunu hemen teslim etmeliyim ki sırf ağaç katliamı yapılmasına elbette ki karşıyım, elbette ki onaylamam, elbette ki kınarım, elbette ki lanetlerim.
Ama ağaç kesimi, eğer yol yapmak, su getirmek, maden çıkarmak gibi insanların ihtiyacını karşılamaya yönelikse ve hele de kesilen ağaçlar kadar ya da daha fazlası dikiliyorsa ona katliam demek onu protesto etmek çevrecilik değildir, tam tersine insanlığa yapılacak hizmete engel olmanın ve başka amaçlara hizmet etmenin adıdır.
Çok iyi hatırlıyorum, 1994 yılında İBB Başkanı seçildiğinde Başkan Erdoğan şehrin su sorununu çözmek için Istranca dağlarından gelecek suyolunu açarken de kendini çevreci ilan eden kimileri ağaç katliamı var diye feryat figan bağırıyorlardı.
O suyolu yapılmasaydı haftada, bazen ayda bir su verilen İstanbul'un su sorunu devam edecekti! Kaldı ki kesilen ağaçların yerine on binlercesi dikiliyordu.
Amaç çevre duyarlılığı değil amaç siyasi çıkardı!
Boğaz köprülerinin üçüne de sözde çevreciler karşı çıkmıştı. Amaç çevre değil siyasiydi.
AK Parti 20 yıllık iktidarı döneminde 6 milyara yakın ağaç dikerek rekor kırmıştı! Ama o AK Parti de çevre düşmanı ilan edilmişti/edildi!
Örnekler artırılabilir.
CHP'nin de destek verdiği Akbelen protestolarına göz atınca da benzer bir yaklaşım görülüyor.
Mesele çevreden ziyade çevre üzerinden iktidarı yıpratma hamlesi olarak tebarüz ediyor.
Bu gerçeğe TV 24'de Erem Şentürk Bey parmak basarak önemli bir uyarıda bulundu. Eylemleri organize eden platformların Fransa, İsviçre, Belçika, İngiltere ve Almanya'daki kimi merkezlerden fonlandığına işaret etti.
Akbelen'i mercek altına yatırdığımızda protestoların amacının da çevre değil Türkiye'nin enerjide dışarıya bağlı kalmasını hedeflediği görülmektedir.
Akbelen dağlarının altında ülkemizin enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayacak miktarda linyit olduğu tespit edilmiş, bu linyitin çıkarılması için alanın hazırlanması gerekmektedir.
Ancak hemen belirtelim ki kesilen ağaçlar yerine hedeflenen 5 milyon fidandan 3 milyonu dikilmiş.
Katliam yapan yeni fidan diker mi?
Kaldı ki bu projeyi yürüten firmanın patronu 'Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın bir üyesi. Muhalif basın bunu bir çelişki olarak yazıyor ama 3 milyon fidan diktiğini görmezden geliyor!
Peki, değer mi buna?
Değer, çünkü "Akbelen mevkiinde faaliyet yürüten ve 1.095 MW güce sahip olan Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerinin Türkiye'nin enerji ihtiyacının yüzde 2.5'ini, Aydın, Denizli ve Muğla'nın enerji ihtiyacının ise yüzde 62'sini karşıladığı ortaya çıktı. Santrallerin maden arama ruhsatının 23 bin 307 hektar büyüklüğünde olduğu ve söz konusu alanın sadece 78 hektarlık kısmında arama yapılıyor. Santrallerin yerli linyit kaynağı sayesinde sadece 2022'de 1,3 milyar metreküp doğalgaz ithalatının önüne geçti, cari açığın kapatılmasına yıllık 1 milyar dolar katkı sağladı."
Kesilen ağaçların yerine yeni fidanlar dikiliyorsa ve proje üç şehrin elektrik ihtiyacının %62'ini karşılıyorsa, yılda 1.3 milyar metre küp doğalgaz ithaline bedel bir hizmet veriyorsa, 3100 vatandaşa istihdam sağlıyorsa buna çevre düşmanlığı denmez.
Bu protestoların anlamı, 'Kömür çıkarılmasın enerjiyi batıdan satın alalım onlar kazansın' demektir!
Eyleme CHP'nin destek vermesi de çevre duyarlılığından değildir. Öyle olsaydı belediyeleri CHP'nin elinde bulunan Ege sahillinde ki il/ilçelerin beton yığınına dönüşmesine tepki verirdi!
Akbelen'deki linyit yataklarını genişletme projesi, yerine ağaç dikilmiyorsa, proje bölge insanına istihdam sağlamıyorsa, enerji ihtiyacını karşılamıyorsa ve sırf orman alanını kesmekten ibaretse ona ben de karşı çıkıyorum.
Lakin "Santraller ile Orman Genel Müdürlüğü arasında 2020'de yapılan "Ağaçlandırma Protokolü" gereğince 3 milyon fidan dikimi gerçekleştiriliyor. 2025 sonuna kadar fidan dikiminin 5 milyona çıkarılması hedefleniyor. Bilirkişilerce hazırlanan rapor mahkeme tarafından kabul edilmiş, yürütmeyi durdurma kararı reddedilmiş, 78 hektarlık alandaki iznin, santrallerinin elektrik üretimi için kritik önem taşıdığı vurgulanmıştır."
Şirket sahiplerini tanımam ama protestoları organize eden platformlara ve destekçilerine bakınca Akbelen eylemlerinin çevre duyarlılığından ziyade iktidara yönelik siyasi birer hamle olduğunu gördüğümü ifade etmek istedim.
Yerin üstündeki ve altındaki zenginlikler insan için yaratılmıştır. Bu zenginliklerin insan hizmetine sunulması kadar doğal bir yaklaşım olamaz.
Elbette ki hizmet sunulurken ağaç kesimi gibi kimi olumsuzluklar yaşanabilir. Eğer o olumsuzluk telafi ediliyorsa hatta fazlasıyla telafi ediliyorsa yer altındaki zenginlik insanlığın hizmetine sunulmalı zararları da telafi edilmelidir!
Sırf hükümete muhalefet olsun diye her hizmete karşı çıkmak muhalefet değil, millete hizmete engel olmak demektir.
Millet de bu tür muhalefete son dersini 14/28 Mayıs'ta bir kez daha verdi!
Verdi vermesine de adamlarda utanacak yüz yok ki!
Protestoya destek için gittikleri Akbelen'de de vatandaşla kavga etmişler!