HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğanarasındaki görüşmenin ardından süreci, Cumhurbaşkanlığı seçimine endeksleyen yorumlar yapılıyor. Başbakan Erdoğan, kimisine göre ilk turda seçilebilmenin yollarını arıyor, kimisine göre ise rakiplerini ve muhtemel alternatifleri devre dışı bırakarak AK Parti’nin etrafını temizlemeye çalışıyor...
Öncelikle şunu vurgulamak gerekir: Numan Bey etrafında dönen yorumlar, bugünkü konjonktüre ve yakın gelecekteki gelişmelere yönelik senaryolara bina ediliyor. Oysa katılım konusu çok önceki dönemlerde de gündeme gelmiş bir meseledir. Numan Kurtulmuş, gerek beyefendi kişiliği, gerek muhafazakar kesimdeki güvenilirliğiyle önemli bir siyasi aktördür. Kurtulmuş’u aldığı veya getireceği oy oranıyla değerlendirmek son derece yanlış olur.
Bu süreci iki kurumsal yapının birleşmesi değil, belli kişilerin bir harekette bütünleşmesi olarak görmek daha doğrudur. Ne kadarı AK Parti’ye katılır bilmiyoruz, ama Numan Bey’le birlikte hareket eden tecrübeli siyasetçiler mevcuttur. Teoman Rıza Güneri, Şeref Malkoç, Ahmet Cemil Tunç, Ahmet Demircan gibi birçok isim bu sürece katkı yapabilecek donanıma sahiptir...
***
Konjonktür sebebiyle yapılan yorumlarda Başbakan Erdoğan’ın AK Parti’ye verdiği önem gözardı edilmekte, mesele Cumhurbaşkanlığı meselesine dayandırılmaktadır. Tayyip Erdoğan’ın tüm hesabını, Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden okumak doğru olmaz. Tayyip Erdoğan, büyük bir siyasi hareket başlatmış, onu büyütmüş ve kurumsallaştırmıştır. AK Parti’nin geleceğini düşünmek Erdoğan için birinci önceliktir. Erdoğan, kendi istikbalini değil, öncelikle siyasi hareketinin önceliğini düşünür. Nitekim bugüne kadar da hep böyle olmuştur. AK Parti güçten düşer veya etkisizleşirse kimin Cumhurbaşkanı olduğu hiçbir kıymet taşımaz. Erdoğan kendisinin ne olacağını değil, kendisinden sonra AK Parti’nin ne olacağını dert eder. Bugün için Türkiye’nin selameti de AK Parti’nin geleceğinden bağımsız görülemez. Bu yüzden AK Parti’nin istikbaline yönelik konular Erdoğan için mutlak önemdedir.
Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin ve partisinin selameti için her türlü kişisel meseleyi gözardı etmiş ve kesinlikle kişisel hissiyatla hareket etmemiştir. Geçmişte kişisel polemikler yaşanan birçok insan, bugün AK Parti bünyesinde önemli görevler yapabilmektedir.
Numan Bey ile Tayip Bey arasında geçmişten bu yana derin bir sevgi, saygı ve güven vardır. Nitekim Numan Bey, Tayyip Erdoğan’ı önemli bir siyaset adamı olmanın ötesinde tecrübeli bir devlet adamı olarak görmekte, yeni süreçte güç birliği yapmanın yararlı olacağını düşünmektedir.
Kıyıda köşede kalan, farklı gerekçelerle uzak düşen kıymetleri bünyeye kazandırabilmek büyük düşünen liderlerin erdemidir. Eleştiren insanları bünyeye katabilmek de, tahammül ve tolerans kadar kendini sorgulama ve yenileyebilme çabasının tezahürüdür.
AK Parti, idealleri, ahlaki duruşu, vizyonu ve kucaklayıcı siyaset tarzı sebebiyle büyüme trendini sürdüren bir partidir. Bu büyüklükte bir kitle partisi olup da vizyonunu koruyabilen partiler vardır, ama bu oranda ahlaki ve ilkesel duruşunu koruyabilen, misyon ve dava anlayışını yaşatabilen partiler çok azdır.
Reel ve normatif politikayı bir arada harmanlayabilen AK Parti, 10 yıllık iktidarına rağmen toplumun ruh köküne ve maneviyat iklimine bağlıdır, kendisine ve tabanına yabancılaşmamıştır. Popülizm zemininde büyüyen partiler büyüdükçe misyonlarını ve hassasiyetlerini kaybederler, oysa AK Parti demokrasi zemininde farklı kesimlere ve kendi havzasındaki farklı gruplara açılıyor, özünü yitirmiyor.
12 Eylül referandumunda görülmüştür ki, AK Parti Türkiye’nin büyük dönüşüm hareketinin, demokrasi mücadelesinin lokomotifliğini yapmaktadır. Son hamle de bu yönde bir konsolidasyondur.
Kamuoyunun gündemine gelmese de AK Parti’de sürekli katılımlar yaşanmaktadır. Nitekim geçen haftaki İl Başkanları Toplantısında 10 belediye başkanı daha AK Parti’ye geçmiştir.
AK Parti üzerinde yükseldiği dinamikleri geliştirerek yoluna devam etmektedir.