Paris’teki PKK bürosunda suikasta uğrayan üç kadının katilinin ‘MİT’çi’ olduğunu düşündüren kasete sevindiniz mi? ‘Cemaatçi’ denilenlerdenseniz mutlaka sevinmişsinizdir... Fethullah Gülen Hocaefendi’nin iş dünyasından birileriyle ilgili görüşlerinin öğrenildiği kaset ise hoşunuza gitmemiş, hatta sizi dehşete de düşürmüştür...
Tabii savaşta Camia’ya karşı cephede konuşlanmışlardansanız Fethullah Hoca’nın kasetine sevinmiş, Paris kasetinden ise ürkmüşsünüzdür...
Ben ikisine de sevinmiyorum, ikisinden ve ardından çıkabilecek diğer dehşetengiz kasetlerle ortalığa dökülecek başka kirli çamaşırlardan da ürküyorum...
Pandora’nın kutusu açıldı bir kere, benim gibilerin burun direkleri kırılacaktır.
Kasetler kimin işi acaba? Paris’teki ‘işin’ MİT ile irtibatlı olduğunu düşünmemizi sağlayan o kaseti acaba kim hazırladı, kim tarafından üretildi ve kim internete düşürdü? Peki ya Pensilvanya’da yapıldığını düşünmemiz gereken telefon konuşmaları kimler tarafından kasete çekildi, kim onları internete servis etti?
Ne tuhafım değil mi? Cevabı hemen belli olduğu halde ne garip sorular soruyorum ha! Paris’tekini Camia, Pensilvanya’dakini de hükümetin görevlendirdiği birileri (MİT?) yapmıştır elbette. Hatta Paris’tekini Camia MİT’i suçlayacak biçimde piyasaya sürünce, hükümet de MİT’e “Sen de Pensilvanya kasetini kamuoyuyla paylaş” talimatı vermiştir...
Herhalde böyle düşünüyorsunuzdur... Zaten bu işleri planlayanlar sizi (ve beni de) böyle düşündürmek için ellerinden geleni yapmışlardır. Zamanlamayı ona göre seçmişler, en son bombayı kime yayınlatacaklarını da çok önceden düşünmüşler ise hiç şaşırmam...
İstihbarat örgütleri böyle çalışırlar çünkü...
Size tavsiyem, daha önce düşünmediğiniz tarzda düşünmenizdir... Meselâ şöyle: Fransa’da cezaevinde yatan birinin kasetini aylar sonra piyasaya süren, eğer bir istihbarat örgütüyse, bu, acaba hangi istihbarat örgütü olabilir?
Bir soru daha: Pensilvanya’da ikamet eden, herhalde başkaları tarafından dinlenmeyeceğine iyice emin olmak için her türlü tedbiri aldığını düşünmemiz gereken birinin yaptığı konuşma kasete kaydedilebilmiş ise, sizce bunu hangi istihbarat örgütü yapmış olabilir?
“Fransa’dakini Camia yapmıştır” ve “Pensilvanya’dakini MİT yapmıştır” kanaatinde olsanız bile yukarıdaki soruların üzerinde lütfen biraz düşünün...
Türkiye şu sırada tarihinin belki de en ciddi siyasi krizlerinden birini yaşıyor. Bu krizin içinden hayırlısıyla az yaralı olarak çıkabilirse ülkemiz, demokrasisini güçlendirme yönünde daha kararlı adımlar da atabilir... Vesayetsiz, yalnızca seçilmişlerin söz sahibi olduğu, her kurumun kendisini anayasal sınırlar içinde tutmayı kabullendiği bir ülkeye nihayet dönüşebiliriz...
Ancak, yara-bereler ölümcül de olabilir.
Kendi başımıza kalabilsek, ihtilâfın tarafı diye bilinenler tamamen yerel güçler olarak çatışmayı sürdürebilse, yüreğimizi serin tutabilirdik. Oysa şimdikine benzer ortamlar, Türkiye gibi her bakımdan önemli ülkelerde, sadece etkileriyle varlıklarını sezebildiğimiz ‘yabancı’ odakların da ilgisini çeker.
Ne olduğunu anlamadan, bir bakmışsınız, taraflar sereperpe yerde, hiç adı geçmeyen dışarıdan birileri ise savaşı kazanmış...
Tarihimizin en kritik dönemlerinde hep öyle olmadı mı?
Daha önce yazmıştım: Benim gönlüm savaşmadan kazanılan savaşlardan yana...