Kıraathaneler insanlar bir araya gelsin, kitap, gazete, dergi okusun diye kurulmuş zamanında. Okuyan okuduğunu anlatmış, itişsiz kakışsız, kavgasız gürültüsüz fikir yarıştırılmış, insanlar öğrenmiş, öğretmiş.
Aradan yıllar geçtikçe, kıraathaneler aylakların doluştuğu, tavladan okeye, piştiden konkene, dominodan papaz kaçtıya kadar bir sürü oyunun oynandığı, havanda su dövüldüğü, incir çekirdeğini doldurmayacak laflar edildiği kahvelere dönüştü. Bu kahvelerde fikir üretilmez ama ülke kurtarılır sabahtan akşama kadar. Genellikle de “üç beş kişiyi” sallandırarak, ona buna sövüp sayarak gazını boşaltırdı insanlar. Kitap okumak, doğru dürüst bir fikri tartışmak falan çoktan unutulmuştu; eski kıraathanelerdeki kitapların yeriniyse baldır bacak dergileriyle gazeteler almıştı...
İşte Cumhuriyet Halk Partisi de bir süredir “parti” kimliğini yitirdi , kahveye dönüştü. Her kafadan bir ses çıkıyor, fikir üretmek falan hak getire...Ancak ülke sorunlarına çözüm, bildiğiniz kahve aylaklarının mantığıyla üretiliyor. Ya ülkenin başbakanına sür-git sövülüp sayılıyor, ya bir aklı evvel çıkıp :
“Oğlum Silivri’ye tıkmasalardı bizim aslanları, bunların çoğunu sallandırmıştık ki, tadından yenmezdi valla!” gibisinden yıllar öncesinin özlemlerini dile getiriyor.
Sandığa gitmek, oy vermek, oy kullanarak vekil seçmek zor geliyor bunlara çünkü bir türlü iktidar olamıyorlar ta 1946’dan bu yana! Eh bunca yıl nal toplayan kim olsa sonunda tepesinin tası atar birader! Atar da, sürekli sandığa gömenlerden silah zoruyla iktidarı koparmak yerine, çuvaldız ve iğne misali, biraz suçu kendinde aramaz mı?
“Bu millet beni niye seçmez?” diye sormaz mı? Bu parti içi diktatörlükten, hizipçilikten, alavere dalavereyle genel başkan seçilmesinden, ekonomiden güvenliğe, dış siyasetten sağlığa, eğitime kadar hiçbir konuda elle tutulur seçeneklerin ortaya konmamasından milletin rahatsız olacağı kimsenin aklına gelmez mi? Sandığa giden seçmen:
“Yahu biz bu altı oka mührü vuracağız da, niye?” diye birbirine sorduğunda aklı başında herhangi bir yanıtın gelmemesi mührün başka bir partiye vurulmasına yol açmaz mı?
CHP kahvehaneyle stadyum atasında bir yer oturttu kendini, siyasal kimliğini eprimiş bir palto gibi bir köşeye fırlatarak. Örnek mi dediniz? Buyurun efendim size örnek:
Geçenlerde bir gurup toplantısında Kaset-i zade Kemal Bey gene başbakana sövüp sayarken ve de kahvenin müdavimleri “yaşa Varol” diye küfürlere alkış tutarken, arkalardan birileri “zıpla zıpla everybody zıpla!!” gibisinden bir şeyler haykırınca, malum zevattan kimileri başlamış zıp zıp zıplamaya ki akıllara ziyan! Kaset-i zade bakmış hoplayıp zıplayanlara, gülücüğün üvey kardeşi bir dudak yayılması görülmüş kır bıyıklarının altından, zıplayıp zıplamamak arasında bir gel-git yaşamış, utangaç utangaç önüne bakmış ve beklemiş zıplayanlar dursun diye sonunda. İyi de etmiş, bakarsını zıplarken ayağa burkulur, bir yerine bir şeyler olur Allah korusun; sonra biz ne yaparız! Hani statlarda bağırırlar ya “Cimbom ayağa ayağa... Fenerli olan otursun!” ya da tam tersi? Bu da onun gibi bir şey. “CHP’li olan zıplasın...olmayan otursun!” Neymiş? Başbakanı protesto ediyorlarmış zıplayarak! Yahu bu kadar ciddiyetsizlik gördünüz mü siz hayatınızda! Zıplayıp hoplayacağınıza hükümetin on iki yıllık icraatını aklı başında, elle tutulur, herkesin “ha bak bu doğru işte”, diyebileceği bir biçimde eleştirin. TBMM kürsüsüne, basın toplantılarına taşıyın; millet biraz ciddi olduğunuzu anlasın, siz de kahvehane kimliğinizden kurtulur siyasi parti kimliğinize geri dönersiniz belki!