Deniz Baykal geçtiğimiz hafta bir televizyon programında kendisine yönelik kaset komplosuyla ilgili serzenişte bulundu. Yine adlı adınca Fethullahçı Örgüt demedi ama iması o yöndeydi. Hükümetin konunun üstüne gitmediğini hep söylüyordu; bu sefer “...Bir de Sayın Kılıçdaroğlu’na sorulsun. Çünkü o, Başbakan’ın o kaseti seyrederken görüntüsünü izlediğini söyledi. ‘Gözlüğünü takıp’ diye anlattığı, gördüğünü iddia eden ana muhalefet partisi başkanı var...” diyerek Kemal Kılıçdaroğlu’na laf dokundurdu.
Hadiseyi ilginç kılan bir gelişme daha yaşandı; önceki akşam Habertürk kanalında Süleyman Özışık, Baykal’ın mahrem görüntülerinin yer aldığı CD’nin, sahibi olduğu İnternethaber.com sitesine iletildiğini ancak etik bulmadığı için yayınlamadığını söyledi. Konudan Ankara’yı haberdar etmeye çalışırken video çoktan yayınlanacağı adresi bulmuş. Bu arada Başbakan’ın talimatıyla siteden kaldırılmış bile.
İddiasına göre görüntüler kendisine ‘Cemaat’in hizmetindeki Aktif Haber’den servis edilmişti.
Aktif Haber’in başındaki isim ise Cevheri Güven’di. Hani şu Nokta dergisinde kamikaze dalışları yapan gözü dönmüş Fethullahçı.
Süleyman Özışık’ın iddiası Aktif Haber’le sınırlı değil. Kaset komplosunun CHP ayağından da bahsetti Özışık. İsmini vermediği iki CHP’linin bugün Kılıçdaroğlu’nun çok yakınında olduğunu söyledi.
Bu açıklamalar ispata muhtaç elbette. Savcıların görevi de bu zaten. Gülen örgütünün operasyon yürüttüğü sitelerden birinden servis edilen bir kaset, o kasetle koltuğundan olan Deniz Baykal, bu operasyondan sonra CHP’nin başına getirilen Kemal Kılıçdaroğlu ve “yeni CHP”...
Savcılık bu iddiaları mutlaka soruşturmalı ama şunun için soruşturmaya gerek yok, gerçek tüm açıklığıyla ortada zaten; Kemal Kılıçdaroğlu Baykal’a yapılan bir darbe ile o koltuğa oturtuldu ve o tarihten sonra CHP’nin ekseni kaymaya başladı.
Ayrıca konuşması gereken sadece Kılıçdaroğlu değil. Baykal da çok iyi biliyor başına gelenin kimlerin marifeti olduğunu. Dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın ısrarına rağmen olayın üzerine gitmemesi, ya da gidememesi de komployu tezgahlayanların hak ettiklerini bulmamalarına sebep oldu.
O dönem Pensilvanya’ya selam göndermek yerine başına gelenin üstüne gidebilmiş olsaydı Paralel Yapı ne CHP’ye darbe yapabilir ne de Türkiye’ye de bu denli zarar verebilirdi.
Erdoğan gemiyi batmaktan kurtarıyor!
Dergiler entelektüel hayatın gelişmişliğinin göstergesidir. Her dergi bir okuldur. Bir fikrin, bir anlam dünyasının taşıyıcısıdır dergiler. İslami tasavvur dergilerde boy atmıştır. Gazetelerin güç temerküzüne rağmen dergiler küçük cüsseleriyle büyük fikir dalgaları oluşturabilmiştir.
1 Mayıs’ta yayın hayatına başlayan Kriter dergisi aylık periyotta çıkacak. Kriter’in ilk sayısında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile geniş bir röportaj yer alıyor. Dokunulmazlıklardan terörle mücadeleye, başkanlık sisteminden basın özgülüğüne kadar tüm soruları açıklıkla cevaplamış Cumhurbaşkanı. Paralel yapı ile mücadelede zaman zaman “bir tek o dik duruyor” dedirten mukavemetini yanlış anlayanlar için önemli bir hatırlatmada bulunuyor Erdoğan: “Paralel Yapı ile mücadele benim şahsi mücadelem değil, bir devlet politikasıdır.”
Paralel Yapı ile ortak hareket eden CHP, Paralel’in az yıpranmış sözcüleriyle daha yeni toplantı yapan Kılıçdaroğlu ve Paralel Yapı’ya ümit bağlayıp isyan bayrağı açan MHP’li muhalifler bunun farkında değil hala. Bu yüzden altını çizmek istedim.
Paralel Yapı Erdoğan’a zarar veriyor diye arka çıkıyorsunuz ama adamlar bulunduğunuz gemiyi batırmaya çalışıyor, uyanın artık!