"Donald Trump'ın liderliğinde, sizin görüşlerinize katılmayabiliriz ancak bunu kamusal alanda sunma hakkınızı savunmak için savaşacağız."
J. D. Vance, Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı, Münih Güvenlik Konferansı2025

2025 yılı Münih Güvenlik Konferansı, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 2007 yılı Münih Güvenlik Konferansı'nda yaptığı konuşmayla tarihe geçmişken bu kez 'içeriden' birinin konuşmasıyla bir kez daha tarihe geçti ama bu geçtiğimiz yazıda sözünü ettiğimiz 'tabuta son çivi' argümanını destekler türde bir tarihe geçiş: Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı J. D. Vance bir konuştu 'pir' konuştu.
Öyle böyle değil, kelimenin tam anlamıyla zehir zemberek bir konuşma yaptı 'Batı' kanadının başat gücünün temsilcisi. Çok değil daha geçen hafta Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı Pete Segheth Avrupa için ABD NATO korumasının geçerliliğini yitirdiğini söylemişti.
Bu kez mevzu 'Batı değerleri' idi.
Bir tür 'iğneyi kendine' tabirindeki gibi bir manada konuştu J. D. Vance; oldukça 'iğneleyici' sözleri tepkileri üzerine çekti tabii.
Yavaştan başlayalım bir tür 'özeleştiri' tadındaki ifadeleri ele almaya.
"Avrupa'ya karşı en çok endişelendiğim tehdit Rusya değil, Çin değil, herhangi bir dış aktör değil. Endişelendiğim şey içeriden gelen tehdit: Avrupa'nın en temel değerlerinden bazılarından geri çekilmesi."
Tabii, konuşmanın önümüzdeki hafta yaşanan hükümet krizi sonrası erken seçime gitme kararı alınan ülkede yapıldığı düşünülünce konunun ve tabii konuşmanın 'seçim sonuçları' konusuna gelip düğümlenmesi çok da şaşırtıcı değildi:
"Yıllardır bize fon sağladığımız ve desteklediğimiz her şeyin ortak demokratik değerlerimiz adına olduğu söylendi. Ukrayna politikamızdan dijital sansüre kadar her şey demokrasinin savunulması olarak faturalandırılıyor. Ancak Avrupa mahkemelerinin seçimleri iptal ettiğini ve üst düzey yetkililerin başkalarını iptal etmekle tehdit ettiğini gördüğümüzde, kendimizi uygun derecede yüksek bir standarda mı tabi tuttuğumuzu sorgulamalıyız."

Yanıt tabii ki ev sahibi olan Almanya Savunma Bakanı Pistorius'dan geldi: "Avrupa demokrasilerini totaliter rejimlerle karşılaştırdı. Bayanlar baylar, bu kabul edilemez"
Eleştirilerden nasibini alan sadece Almanya değildi. Vance'in tabiriyle 'Soğuk Savaş'ın galiplerinin bazıları'.
Bu ifade ilginç olduğu kadar çarpıcı da.
Soğuk Savaş sonrası düzenin dengelerinin çatırdadığının açık ilanıydı artık bu konuşma.
"Korkarım ki, Britanya'da ve Avrupa genelinde ifade özgürlüğü geriliyor."
Ve tabii 'demokrasi' mevzuu da nasibini almasa olmazdı:
"Eğer demokrasiniz yabancı bir ülkeden gelen birkaç yüz bin dolarlık dijital reklamla yok edilebiliyorsa, o zaman başlangıçta çok güçlü değil demektir.
İnsanları reddetmenin, endişelerini görmezden gelmenin veya daha da kötüsü medyayı kapatmanın, seçimleri kapatmanın veya insanları siyasi süreçten dışlamanın hiçbir şeyi korumadığına inanıyorum. Aslında, demokrasiyi yok etmenin en kesin yoludur. Konuşmak ve fikir belirtmek seçimlere müdahale değildir.
Hiçbir demokrasi-Amerikan, Alman ya da Avrupa-milyonlarca seçmene düşüncelerinin ve endişelerinin, özlemlerinin, yardım taleplerinin geçersiz olduğunu veya dikkate alınmaya bile değmeyeceğini söyleyerek ayakta kalamaz.
Demokrasi, halkın sesinin önemli olduğu kutsal ilkeye dayanır. Güvenlik duvarlarına yer yoktur. Ya ilkeyi savunursunuz ya da savunmazsınız."
İnsan söylemeden duramıyor; nereden nereye, 'demokrasi getirmekten' 'demokratik değerler adına güvenlik duvarları' eleştirisine.
'Kasabanın yeni şerifi' ne diyecek diye sormadan edemiyor insan, yardımcısı bunları söylediyse; bekleyip göreceğiz.