İslâm Dünyası’nın ciddi bir sorunu var: Haklı olduğu davalarda yanlış yöntemler yüzünden kendisini haksız çıkarıyor...
Kafkasya’da halkı müslüman toplulukların tarih boyunca başına gelmeyen kalmadı. Uzun yıllar ‘tanrıtanımaz’ Sovyet yönetimi altında ezildiler; Sovyet-sonrası dönemde özgürlüklerine kavuşma arzularına gem vuruldu. Ayaklanmalar orantısız güç kullanan Rus ordusunu bölgeye yeniden getirdi. Dağıstan güya özerk bir cumhuriyet, ama cumhurbaşkanını fiilen Putin seçiyor... Çeçenistan güya bağımsız bir ülke; son yıllarda hep öldürülen devlet adamlarıyla haber konusu oluyor...
Rahatsızlık duyan Kafkas halkları militanlaşıyor; içlerinde soluğu bir yerlerdeki askeri kamplarda alan da, baskılardan yılıp kapağı Batı’ya atanlar da var. Geride kalanlar dünyanın seyretmekle yetindiği Moskova destekli zorba yönetimler altında.
Militanlaşan Kafkas halkları yaşadıkları yerlerde kaplarına sığamıyor... Kafkas halklarından birilerinin karıştığı eylem haberleri son zamanlarda sıkça gelmeye başladı.
Son haber Boston’dan: Bir benzin istasyonunda hırsızlık yapıldığı haberi üzerine olay mahalline gelen devriye polisi öldürüldü. Kaçan iki kardeş takipçi güvenlik güçlerine ateş açtı; çıkan çatışmalar sonunda büyük kardeş öldürüldü, kaçan küçük kardeş bir süre sonra yakalandı. Polis, ikilinin Boston’u kana bulayan ‘düdüklü tencere’ bombacıları olduğu kanaatinde.
Öyle midir gerçekten? Bilmiyoruz. Ancak, daha önce aynı bölgeden insanların adlarının karıştığı pek çok eylem yüzünden, iddianın gerçek olduğuna herhangi bir kanıt görmeden hemen herkes inandı bile...
2010 yılında Moskova metrosuna saldıran bir intihar komandosu 40 kişinin ölümüne yol açmıştı. ‘Kara Dullar’ veya ‘Şahidka’ adlı Çeçen Savaşı’nda eşlerini kaybetmiş kadınlardan oluşan bir milis güç, uçak düşürmekten okul basıp öğrenci ve öğretmenleri rehin almaya kadar düzinelerce eylem düzenledi. Tahkir edici bir karikatür yüzünden Danimarka’da bir gazeteyi bombalama girişiminde bulunan da Kafkas asıllı biriydi.
Baskı altında tutulan, değerlerine saldırılan, uğradıkları mezalimi bütün dünyanın ses çıkarmadan seyrettiği bir halkın tepki vermesi doğaldır doğal olmasına, ancak tepki olarak benimsenen yöntemin makul olması şartıyla...
‘Ulusal tavır’ veya ‘milliyetçi hisler’ en aşırı yöntemleri mübah sayabiliyor; Kafkasya kökenli başkaldırılar ve eylemlerde başvurulan yollar bunun göstergesi. Tek sorun, ‘milliyetçi’ veya ‘ulusalcı’ reflekslerle harekete geçenlerin, yaptıklarını, ‘İslâm’ ile meşrulaştırma çabaları. Eylemler çoğu kez ‘İslâmi’ motifler kullanılarak hayata geçiriliyor. Eylemleri yapan örgütler daha isimlerinden başlayarak ‘İslâmi’ bir havayı kendilerine vermekten geri durmuyorlar.
Kafa karıştırıcı bir durum bu. Tiyatro baskınında, okulda rehine alınırken, metroya bomba konulduğunda ya da Boston maratonunda bitiş çizgisinde ‘düdüklü tencere’ patlatılırken, o anda tesadüfen orada bulunan insanlar ölüyor. Masum insanları hedef alan, günahsızları öldüren ‘kör eylemler’ bunlar...
İslâm’ın savaş zamanında bile hayatlarına kast edilmesini yasakladığı çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler bulunabiliyor kurbanlar arasında...
Doğru davalar yanlış yöntemlere başvurularak savunulursa vahim sonuçlar doğurur; korunmaya çalışılan değerler en çok bundan zarar görür.